Yeni başlayanlar için güçleri kullanma kılavuzu
-
- Mesajlar: 974
- Kayıt: 22 May, 23:33
- Konum: Eskişehir
Yeni başlayanlar için güçleri kullanma kılavuzu
Öncelikle bu bölümü açarken bir çok kişinin temel bilgilerden yoksun olduğunu gördüğümü belirtmek isterim.Bu yola girmiş, bu konuda merak sahibi kişilerin belirli bir temel bilgiyle donanması gerekir.
Sıfırdan bu yola girmiş,yani güçlerini açığa çıkarmak isteyen,hayatı boyunca başarılı olmak isteyen,insan ilişkilerinde başarılı olmak isteyen ve tüm psişik yetenekleri yapabilme arzusundaki kişilerin aşağıdaki sıralamayı bir basamak bile atlamadan takip etmeleri ve uygumaları gerekmektedir.
1)Meditasyon
2)Farkındalık
3)Quantum Düşünme
4)Quantum Olumlama
5)Quantum Sıçrama
6)Yaratıcılık
7)Başarı
8)Kineziler
9)Astral Seyahat
10)Durugörü
bu başlıkları tek tek size kısaca basit olarka anlatmaya çalışacağım.
Fakat okumanız gereken bazı kitaplar olacak.Hedefimiz psişik güçlerimizi kullanabilmek ise dünya klasikleri okumayacağız elbette.
Bu kitaplar;
Eckhart Tolle - Şimdinin Gücü (Akaşa yayınevi)(ilk okunması gereken kitap)
Echkart Tolle - Şimdinin Gücü Uygulamaları (Akaşa yayınevi)
Eckhart Tolle - Varolmanın Gücü (Koridor yayınevi)
Eckhart Tolle - Dinginliğin Gücü (Akaşa yayınevi) (son okunması gereken kitap)
R.Şanal - Kuantum ve Kur'an (islamiyet ile bağlantısını merak edenler için)
Bu temel bilgiler hayatımızın her safhasında bizi başarıya iletecektir. Quantum düşünce tekniklerini bilen birisi hem işinde , hem ilişkilerinde hem de eğitim ve öğretiminde belirgin bir şekilde başarısını attıracaktır.
-Para kazanmak mı istiyorsun
-Başarılı bir öğrenci olmak mı
-büyük bir sanatçımı
-ya da güçlerini mi kullanmak istiyorsun
bütün bunlar için bir temel eğitim var.ve hayatımızın her aşamasında yapmamız gereken basit egzersizler.
Güçlerle ilgilenmek bu güçlerde uzmanlaşmak istiyorsak oturup roman okuyacak halimiz yok.Bunun da kitapları var mantığı var.Artık sıradan insanlar olmamayı düşünüyorsak sıradan kitaplar okumayacağız.
Meditasyonu bilmeyenler hiçbir psişik etkinlikte başarılı olamazlar.Bu temellerin üzerine meditasyonu koyup kendimizi geliştirirsek astral seyahat,durugörü vb olguların aslında çok basit olduğunu görürüz.
Temel olarak düşünce yapımızı değiştirmeli ve hayata farklı bir pencereden bakmayı bilmeliyiz. Pozitif düşünmenin zevkini yaşamalıyız.Bir örnekle açıklayacak olursak “ben kısa boylu bir sevgili istemem” diyen birisi kısa boylu bir sevgiliye sahip olur.Ama “ben uzun boylu bir sevgili istiyorum” diyen birisi uzun boylu bir sevgiliye sahip olur.
Einstein ve Edison ‘ un yazılarına bakarsanız hepsinin bu metodları bildiğini ve açık açık Edison’un ampülü bulduğunda “Sırrı biliyorum ama size söylemeyeceğim” dediğini göreceksiniz. Bu durum aslında yukarıda anlattığım şeyden ibaret.Sadece olumlu düşünmek.
Tabi bu o kadar basit değil. Kendimizi zorlayarak başarabileceğimiz bir olgu değil. Bunun belirli bir süreci var ve 5-6 ay kadar bir süreyle telkin ve eğitime dayalı.Bu telkinlere “Olumlama” denilmekte.
Einstein , izafet teoreminde bir kare çizmiş ve karenin iki köşesinin arasındaki en kısa uzaklığın karenin köşegeni olmadığını,kareyi iki köşesinden çapraz katlayarak iki köşe noktasını üst üste getirerek birbirine değdirmiş ve en kısa mesafe budur demiştir.Buradan anlaşılacak şey uzay boşluğuna uyarlanırsa quantum fiziğinin tanımı ortaya çıkmaktadır.Zaman 4. Boyuttur ve her şey şu anda yaşanmaktadır. Geçmiş ve gelecek yoktur.Carpe Diem (Anı Yaşa) mantığının altında da bu düşünce yatmaktadır.
Eğer bu gerçekliğin farkına varırsak yani yaşanan her olayın şimdi olduğunu anlarsak bizlerde birer Einstein , Edison olabiliriz.Dejavu’nun ne olduğunu şimdi daha iyi anlıyor olmalısınız.Bu olayı daha önce görmüştüm diyoruz.Aslında tüm olaylar şimdi oluyor zaten.
Biz kaderimizi kendimiz seçeriz.Bu seçimlerde beynimizin gönderdiği sinyallerle olur.Her olumlu sinyal bir quantum noktasında kendini bulur ve kaderimiz o yola girer.Bu durum Kuran’ı Kerim ‘de de aynen bu şekilde anlatılmaktadır.R.Şanal’ın “Quantum ve Kuran” adlı kitabında Kur’an , incil ve tevrattaki ayetleri gördüğünüzde şaşkınlığınızı gizleyemeyeceksiniz.Kadercilik aslında bambaşka birşeydir. İslamiyetteki “Allah herşeyi bilir” önermesinin mantığının altında da bu sistem yatmaktadır.
Bugün bir çok dinbilimci , imanın şartının 6 değil 5 olduğunu kabul etmektedir ve "Kadere İnanmak" diye bir şart olmadığını savunur. (detaylı bilgi için bkz. Prof.Dr.Mustafa İslamoğlu)
“Buyruğu içinde gemiler yüzsün,lütfettiği şeyleri elde edersiniz ve belki de şükredersiniz diye denizi emrinize veren Allah’tır.O , göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendinden bir lütuf olarak emrinize vermiştir.Bütün bunlarda aslında düşünenler için işaretler vardır” (Casiye Suresi 12-13)
“Dileyin verilecektir.Arayın bulacaksınız,kapıyı çalın size açılacaktır,çünkü dileyen alır,arayan bulur,kapı çalınana açılır” (İncil – Luka 11/9)
Düşünmezsek , dilemezsek , aramazsak , kapıyı çalmazsak yerimizde saymaktan başka bir şey elde edemeyiz.Sürüye katılır standart bir hayat yaşarız.
Bakınız,anı yaşamak nefesinizi izlemekten ve kendizi izlemek (merkezlenmekten) geçer.Rahat bir şekilde oturduğunuzda bir mum yakın önüne oturun ve sakinleşin.gözleriniz açık şekilde muma bakın.bırakın türlü türlü düşünceler gözünüzün önünden geçsin.düşüncelerinizi izleyin ama düşünmeyin.düşünmemenin yolu da NEFESİNİZİ İZLEMENİZDİR.Muma bakarken nefesinizi burnunuzdan içinize çektiğinizde ciğerlerinize havanın dolduğunu hissedin ve ağızınından nefes verirkende şiddetli bir havanın çıktığını hissedin ve bu şekilde nefesinize odaklanın.bir süre sonra muma bakarken görüntü bulutlanacak ve karnınız (çakra) faaliyete geçecek ve tüm vucudunuz çekilip (merkezlenip) göbek deliğinize doğru karadelik gibi çekileceksiniz.biraz canınız yanacak ama o acı size farkındalığın mutluluğunu verecek.Bu oluşan karadelik sizin enerji topunuzu (psiball) oluşturmaktadır.Bu enerjiyi telekinezi alanında kullanırsanız kağıt döndürme kaşık bükmeyi başarırsınız,bu enerji uyarıcı hapların yarattığı etkiyi yaratır.olduğu zaman hissedeceksiniz.adeta uyuşturucu almış gibi aşırı bir güç sahibi olacaksınız.Bu gücü insan ilişkilerinde kullanırsanız ilişkilerinizde başarı sağlarsınız.Bu enerjiyle ders çalışırsanız bir kez okuduğunuzu anlarsınız.Bu enerjiyi ruhunuzu ayırmada kullanırsanız astral seyahat olur.Kısacası herşeyin temeli bu enerjiye dayalıdır.Bu enerjiye HUZUR denilmektedir.Bu enerjiyi alnınıza çıkardığınızda tabiki tekniklerle , astral seyahat gerçekleşir.hemde 5 dakikanızı bile almaz.Bu enerjiyi bir kez yakalarsanız bir daha kaybetmezsiniz.Hep yanınızda olur.Bu enerji siz merkezlendiğiniz(yukarda anlattım) anda 1 dakika içinde yine göbeğinizde toplanıverir.Artık bir silahınız var.Bu silahı herşeyde kullanabilirsiniz.Olumlu düşünmeyle bu silah birleştirilirse evren her istediğinizi size verecektir.
Lütfen bu yazıyı iyi okuyun.Bundan sonra neden telekinezi yapamıyorum astral seyahat niye olmuyor gibi sorular sormayın.Yukarıda hepsinin mantığının aynı olduğunu temel bir eğitimi olduğunu ve bununda çok basit olduğunu izah etmeye çalıştım.
Ukalalık etmeyin.Ben biliyorum demeyin.Bunları yapın.Bireysel olarak yalnız başınıza.Ve kimseye anlatmayın.sizin özel bir ibadetiniz gibi olsun.
Yolda yürürken kendinize yukardan ilerden geriden farklı açıdan bakmaya çalışın.yürürken ayaklarınıza bakmadan ayaklarınızı görmeyi hissedin.Bu telkinler merkezlenmeyi kolaylaştıracaktır.Klasik müzik veya Kitaro tarzı dinlendirici müzikler dinlemenizi hatta rahatsız olmuyorsanız bwgen tarzı frekans düşürücü programları kullanmazını öneririm.meditasyonu kolaylaştıracaktır.
bilgisayarında powerpoint programı yüklü arkadaşlar muhakkak aşağıda linkini verdiğim slaytı izlesinler.
http://rapidshare.com/files/31107481...mailce.com.rar
Farkındalıkla ilgili Yukardaki kitaplara ek olarak aşağıda paylaştığım 13 sayfalık word dosyasınıda okumanızı tavsiye ederim.Osho'nun Farkındalık kitabından önemli olan bir bölümü paylaştım.
http://rapidshare.com/files/31398935...an_uyanmak.rar
Karnında acıyı hisseden çekilmeyi başaran arkadaşlar deneyimlerini paylaşabilirler.Böylece birbirimize bilgi aktarmış oluruz.iyi forumlar..
Devam edeceğim
Sıfırdan bu yola girmiş,yani güçlerini açığa çıkarmak isteyen,hayatı boyunca başarılı olmak isteyen,insan ilişkilerinde başarılı olmak isteyen ve tüm psişik yetenekleri yapabilme arzusundaki kişilerin aşağıdaki sıralamayı bir basamak bile atlamadan takip etmeleri ve uygumaları gerekmektedir.
1)Meditasyon
2)Farkındalık
3)Quantum Düşünme
4)Quantum Olumlama
5)Quantum Sıçrama
6)Yaratıcılık
7)Başarı
8)Kineziler
9)Astral Seyahat
10)Durugörü
bu başlıkları tek tek size kısaca basit olarka anlatmaya çalışacağım.
Fakat okumanız gereken bazı kitaplar olacak.Hedefimiz psişik güçlerimizi kullanabilmek ise dünya klasikleri okumayacağız elbette.
Bu kitaplar;
Eckhart Tolle - Şimdinin Gücü (Akaşa yayınevi)(ilk okunması gereken kitap)
Echkart Tolle - Şimdinin Gücü Uygulamaları (Akaşa yayınevi)
Eckhart Tolle - Varolmanın Gücü (Koridor yayınevi)
Eckhart Tolle - Dinginliğin Gücü (Akaşa yayınevi) (son okunması gereken kitap)
R.Şanal - Kuantum ve Kur'an (islamiyet ile bağlantısını merak edenler için)
Bu temel bilgiler hayatımızın her safhasında bizi başarıya iletecektir. Quantum düşünce tekniklerini bilen birisi hem işinde , hem ilişkilerinde hem de eğitim ve öğretiminde belirgin bir şekilde başarısını attıracaktır.
-Para kazanmak mı istiyorsun
-Başarılı bir öğrenci olmak mı
-büyük bir sanatçımı
-ya da güçlerini mi kullanmak istiyorsun
bütün bunlar için bir temel eğitim var.ve hayatımızın her aşamasında yapmamız gereken basit egzersizler.
Güçlerle ilgilenmek bu güçlerde uzmanlaşmak istiyorsak oturup roman okuyacak halimiz yok.Bunun da kitapları var mantığı var.Artık sıradan insanlar olmamayı düşünüyorsak sıradan kitaplar okumayacağız.
Meditasyonu bilmeyenler hiçbir psişik etkinlikte başarılı olamazlar.Bu temellerin üzerine meditasyonu koyup kendimizi geliştirirsek astral seyahat,durugörü vb olguların aslında çok basit olduğunu görürüz.
Temel olarak düşünce yapımızı değiştirmeli ve hayata farklı bir pencereden bakmayı bilmeliyiz. Pozitif düşünmenin zevkini yaşamalıyız.Bir örnekle açıklayacak olursak “ben kısa boylu bir sevgili istemem” diyen birisi kısa boylu bir sevgiliye sahip olur.Ama “ben uzun boylu bir sevgili istiyorum” diyen birisi uzun boylu bir sevgiliye sahip olur.
Einstein ve Edison ‘ un yazılarına bakarsanız hepsinin bu metodları bildiğini ve açık açık Edison’un ampülü bulduğunda “Sırrı biliyorum ama size söylemeyeceğim” dediğini göreceksiniz. Bu durum aslında yukarıda anlattığım şeyden ibaret.Sadece olumlu düşünmek.
Tabi bu o kadar basit değil. Kendimizi zorlayarak başarabileceğimiz bir olgu değil. Bunun belirli bir süreci var ve 5-6 ay kadar bir süreyle telkin ve eğitime dayalı.Bu telkinlere “Olumlama” denilmekte.
Einstein , izafet teoreminde bir kare çizmiş ve karenin iki köşesinin arasındaki en kısa uzaklığın karenin köşegeni olmadığını,kareyi iki köşesinden çapraz katlayarak iki köşe noktasını üst üste getirerek birbirine değdirmiş ve en kısa mesafe budur demiştir.Buradan anlaşılacak şey uzay boşluğuna uyarlanırsa quantum fiziğinin tanımı ortaya çıkmaktadır.Zaman 4. Boyuttur ve her şey şu anda yaşanmaktadır. Geçmiş ve gelecek yoktur.Carpe Diem (Anı Yaşa) mantığının altında da bu düşünce yatmaktadır.
Eğer bu gerçekliğin farkına varırsak yani yaşanan her olayın şimdi olduğunu anlarsak bizlerde birer Einstein , Edison olabiliriz.Dejavu’nun ne olduğunu şimdi daha iyi anlıyor olmalısınız.Bu olayı daha önce görmüştüm diyoruz.Aslında tüm olaylar şimdi oluyor zaten.
Biz kaderimizi kendimiz seçeriz.Bu seçimlerde beynimizin gönderdiği sinyallerle olur.Her olumlu sinyal bir quantum noktasında kendini bulur ve kaderimiz o yola girer.Bu durum Kuran’ı Kerim ‘de de aynen bu şekilde anlatılmaktadır.R.Şanal’ın “Quantum ve Kuran” adlı kitabında Kur’an , incil ve tevrattaki ayetleri gördüğünüzde şaşkınlığınızı gizleyemeyeceksiniz.Kadercilik aslında bambaşka birşeydir. İslamiyetteki “Allah herşeyi bilir” önermesinin mantığının altında da bu sistem yatmaktadır.
Bugün bir çok dinbilimci , imanın şartının 6 değil 5 olduğunu kabul etmektedir ve "Kadere İnanmak" diye bir şart olmadığını savunur. (detaylı bilgi için bkz. Prof.Dr.Mustafa İslamoğlu)
“Buyruğu içinde gemiler yüzsün,lütfettiği şeyleri elde edersiniz ve belki de şükredersiniz diye denizi emrinize veren Allah’tır.O , göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendinden bir lütuf olarak emrinize vermiştir.Bütün bunlarda aslında düşünenler için işaretler vardır” (Casiye Suresi 12-13)
“Dileyin verilecektir.Arayın bulacaksınız,kapıyı çalın size açılacaktır,çünkü dileyen alır,arayan bulur,kapı çalınana açılır” (İncil – Luka 11/9)
Düşünmezsek , dilemezsek , aramazsak , kapıyı çalmazsak yerimizde saymaktan başka bir şey elde edemeyiz.Sürüye katılır standart bir hayat yaşarız.
Bakınız,anı yaşamak nefesinizi izlemekten ve kendizi izlemek (merkezlenmekten) geçer.Rahat bir şekilde oturduğunuzda bir mum yakın önüne oturun ve sakinleşin.gözleriniz açık şekilde muma bakın.bırakın türlü türlü düşünceler gözünüzün önünden geçsin.düşüncelerinizi izleyin ama düşünmeyin.düşünmemenin yolu da NEFESİNİZİ İZLEMENİZDİR.Muma bakarken nefesinizi burnunuzdan içinize çektiğinizde ciğerlerinize havanın dolduğunu hissedin ve ağızınından nefes verirkende şiddetli bir havanın çıktığını hissedin ve bu şekilde nefesinize odaklanın.bir süre sonra muma bakarken görüntü bulutlanacak ve karnınız (çakra) faaliyete geçecek ve tüm vucudunuz çekilip (merkezlenip) göbek deliğinize doğru karadelik gibi çekileceksiniz.biraz canınız yanacak ama o acı size farkındalığın mutluluğunu verecek.Bu oluşan karadelik sizin enerji topunuzu (psiball) oluşturmaktadır.Bu enerjiyi telekinezi alanında kullanırsanız kağıt döndürme kaşık bükmeyi başarırsınız,bu enerji uyarıcı hapların yarattığı etkiyi yaratır.olduğu zaman hissedeceksiniz.adeta uyuşturucu almış gibi aşırı bir güç sahibi olacaksınız.Bu gücü insan ilişkilerinde kullanırsanız ilişkilerinizde başarı sağlarsınız.Bu enerjiyle ders çalışırsanız bir kez okuduğunuzu anlarsınız.Bu enerjiyi ruhunuzu ayırmada kullanırsanız astral seyahat olur.Kısacası herşeyin temeli bu enerjiye dayalıdır.Bu enerjiye HUZUR denilmektedir.Bu enerjiyi alnınıza çıkardığınızda tabiki tekniklerle , astral seyahat gerçekleşir.hemde 5 dakikanızı bile almaz.Bu enerjiyi bir kez yakalarsanız bir daha kaybetmezsiniz.Hep yanınızda olur.Bu enerji siz merkezlendiğiniz(yukarda anlattım) anda 1 dakika içinde yine göbeğinizde toplanıverir.Artık bir silahınız var.Bu silahı herşeyde kullanabilirsiniz.Olumlu düşünmeyle bu silah birleştirilirse evren her istediğinizi size verecektir.
Lütfen bu yazıyı iyi okuyun.Bundan sonra neden telekinezi yapamıyorum astral seyahat niye olmuyor gibi sorular sormayın.Yukarıda hepsinin mantığının aynı olduğunu temel bir eğitimi olduğunu ve bununda çok basit olduğunu izah etmeye çalıştım.
Ukalalık etmeyin.Ben biliyorum demeyin.Bunları yapın.Bireysel olarak yalnız başınıza.Ve kimseye anlatmayın.sizin özel bir ibadetiniz gibi olsun.
Yolda yürürken kendinize yukardan ilerden geriden farklı açıdan bakmaya çalışın.yürürken ayaklarınıza bakmadan ayaklarınızı görmeyi hissedin.Bu telkinler merkezlenmeyi kolaylaştıracaktır.Klasik müzik veya Kitaro tarzı dinlendirici müzikler dinlemenizi hatta rahatsız olmuyorsanız bwgen tarzı frekans düşürücü programları kullanmazını öneririm.meditasyonu kolaylaştıracaktır.
bilgisayarında powerpoint programı yüklü arkadaşlar muhakkak aşağıda linkini verdiğim slaytı izlesinler.
http://rapidshare.com/files/31107481...mailce.com.rar
Farkındalıkla ilgili Yukardaki kitaplara ek olarak aşağıda paylaştığım 13 sayfalık word dosyasınıda okumanızı tavsiye ederim.Osho'nun Farkındalık kitabından önemli olan bir bölümü paylaştım.
http://rapidshare.com/files/31398935...an_uyanmak.rar
Karnında acıyı hisseden çekilmeyi başaran arkadaşlar deneyimlerini paylaşabilirler.Böylece birbirimize bilgi aktarmış oluruz.iyi forumlar..
Devam edeceğim
"Cennette yaşamak üzere yaratılmıştık ve cennet bize hizmet etmek için düzenlenmişti. Sonra bir şeyler oldu ve yazgımız değiştirildi; cennetin yazgısında da bir değişiklik oldu mu, bu hiçbir yerde belirtilmiyor.." Franz Kafka
-
- Mesajlar: 974
- Kayıt: 22 May, 23:33
- Konum: Eskişehir
Re: Yeni başlayanlar için güçleri kullanma kılavuzu
YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN KISACA VE KOLAYCA MEDİTASYON
Meditasyonla ilgilenen, yapmak isteyen, deneyen bir çok kimse kitap veya değişik makaleler gibi bir bilgi kaynağını alarak veya meditasyon öğrettiğini iddia eden bir yere mesela bir derneğe giderek işe başlar ve bu kişilerin büyük bir çoğunluğu da hayal kırıklığına uğrar. Çünkü konu kendilerine yanlış olarak anlatılır. Yaptığını ve bildiğini iddia eden kişilerin büyük bir çoğunluğu da kendisine "Anlamamış geri zekalı" dedirtmemek için yaparmış gibi, bilirmiş gibi konuşur veya yazar fakat yurdumuzda yayınlanmış ve anlatılmış meditasyon hakkındaki bilgilerin hepsi de eksik veya yanlış.Bu yazıyı kuyanların büyük bir çoğunluğunun da meditasyon denemesi yaptıklarını ve Başarılı olamadıkları için boş verdiklerini, "Ben beceremiyorum" düşüncelerine girdiklerini biliyorum. Aslında meditasyon inanamıyacağınız kadar kolay ve sadece dört beş dakikada ne olduğunu
anlayabileceğiniz, on dakika uğraşırsanız da yapmaya başlayacağınız birşeydir.
Bütün mesele şimdiye kadar, ne olduğunu bilmeyen kişiler tarafından yanlış anlatılmış olmasındadır. Meditasyonu anlatmak ve öğretmek için de ne öyle yüzlerce sayfalık
kitaplara ve ne de saatler ve günlerce süren konuşmalara gerek vardır.
Benim rastladığım hemen hemen her kaynak meditasyon yapmayı anlatmaya başlarken işin esası olarak "Zihninizi durduracaksınız" veya "Zihninizi tamamen boşaltacaksınız"
veya "Hiç bir şey düşünmeyeceksiniz" diye başlıyor. Sonra da bir sürü şey anlatıyorlar. Fakat bu zihni durdurmak, boşaltmak, düşünmemek nasıl olabilir? Nedir? buna değinen
yok. Sanki bu zihin durdurmak, gözlerini kapatmak veya kafayı kaşımak gibi insanın tabii bir işleviymiş gibi bahsediyorlar. İşte Başarısızlıklar da burada başlıyor.Şimdi iddia ediyorum ki "Zihin durmaz!" Bu mümkün değildir. Zihni durdurmak, düşünmemek, boşaltmak ancak bir ölünün beyninde mümkün olabilecek birşeydir.
Hatta ölülerin bile beyin dalgalarının bir süre devam ettiği söylenir. İnsanın veya hayvanın, fiziksel bir beyni olan bir canlının zihni durmaz. Boşalmaz. Meditasyon yapmaya kalkıp da bunu başaracağım diye uğraşan kimselerin de Başarısız olmalarının nedeni bu anlatımdır.
Bu şekilde anlatılmasının da bence tek sebebi o kitapları yazanların, batıdan ya da isterse doğudan olsun, çeviri yaparken olayı böyle anlamalarıdır. Tabii ki yurdumuzda da neyin ne olduğunu anlayan ve uygulayan, uğraşa uğraşa kendisine göre değişik bir yöntem bulmuş olan insanlar vardır fakat bu kişiler kendi deneme yanılma deneyleri ile bir sonuca ulaşmışlardır.Yazılı veya sözlü bir bilgiden faydalanarak bunu başarmış değillerdir.Konunun izahına geçmeden önce meditasyonun neden şart olduğunu ve çalışılması gerektiğini biraz anlatmam gerekiyor.
Değişik meditasyon teknikleri vardır. Bunların hepsini bildiğimi iddia etmem bile saflık olur fakat sonuçta hepsi bir noktada birleşirler. Peki meditasyon nedir, nasıl yapılır?
ZİHNİ SUSTURMAK
Herşeyden önce bilinmesi gereken "Zihni susturmak" kavramıdır.Durup dikkatle kendinizi dinlerseniz farkedersiniz ki, zihninizden devamlı olark bir takım kelimeler,zihinsel sesler geçmektedir.Bu düşünürken,farkında olmadan yaptığımız birşeydir. Birisini dinlerken bile zihin kendisi kelimeler ve cümleler üretmese bile dinlediğimiz konuşmanın bazı sözlerini tekrarlar. Hiç bir söz tekrarlamadığı
zamanlarda bile zihnimizden yerli veya yabancı saçma sapan şarkı sözleri veya müzikler geçer. Bazı zamanlarda da birisi ile yapacağımız ya da yaptığımız bir konuşmayı bilerek veya bilmeyerek zihinsel olarak tekrarlarız. Bu durum zihnin kendi kendisi ile konuşmasıdır. Öyle bir haldir ki, bunu sesli olarak yapsak, yolda, işte, evde böyle ilgisiz şeyler söylesek herkes psikiyatrik tedaviye ihtiyacımız olduğunu düşünür.
İşte "Zİhni susturmak" zihnin bu konuşmasını durdurmaktır. Bunu yapmak çok kolaydır fakat ilk başlarda sadece bir veya iki saniye sürer ve ne kadar zorlarsanız zorlayın,
kontrolünüz nederece güçlü olursa olsun bir an gelir ki, zihinsel sesiniz hiç aklınızda olmayan bazı kelimeler söylemeye, cümleler tekrarlamaya ve hatta küfürler sıralamaya başlamıştır.
Zihninizi susturmayı başardıktan sonra yapılan çalışmalarla bunu bir,iki dakikaya kadar uzatmanız çok kolaylaşır.İşte zihni boşaltmak veya hiç birşey düşünmemekten kastedilen budur.Zihin susturulur fakat durdurulmaz.Zihninizin konuşmasını durdurduğunuz zaman da zihin durmuş olmaz.Gözünüzün önünden bir sürü görüntü geçebilir.Çevrede olan biteni farkedebilir, sesleri duyabilirsiniz.Tabii bu meditasyon amacı ile sessiz bir yerde oturmayıp, yolda yürürken zihninizi susturma denemesi yaptığınız takdirde geçerlidir.Şayet oturduğunuz, rahat bir ortamda zihnizi susturmaya çalışıyorsanız ve gözünüzün önüne olmadık görüntüler geliyorsa, doğru yoldasınız demektir. Bu görüntüler ister resim şeklinde gözünüzün önüne gelen şeyler olsun, ister zihinsel düşünceler olsun hiç farketmeksizin, durdurulamazlar!Zaten amacımız bunları durdurmak da değildir.Bu görüntü fışkırmaları bilinçaltımızın temizlenmesidir.Hatta zaman zaman konsantremizi bozacak kadar ani ve çarpıcı görünümler de olabilir.Merak etmeyin,
çıldırmıyorsunuz ve hayal de görmüyorsunuz.Sadece bilinçaltınızda düğümlenmiş kirliliklerden arınıyorsunuz.
ZİHİN NASIL SUSTURULUR?
Bunu yapabilmek her durumda mümkündür ve özel bir hazırlığa gerek yoktur fakat ilk başlamada durumu tam olarak yaşayabilmek ve anlayabilmek için "Nefes teknikleri" yazısında anlatılan birinci nefes tekniğini kullanmak gerekir.Rahat bir yerde oturun.Tercihen odanın ortasında ve bağdaş kurmuş olarak oturmanız iyi olabilir.Bel kemiği zemine 90 derecelik durumda olmalıdır (Çalışma içinde yorulmak ve bu dikliğin bozulması mümkündür. Bu olursa zarar yoktur).İki eliniz, iki dizin üzerinde rahat bir konumdadır. Kafa geriye kalkık veya öne eğilmiş değildir.Kafanın dikliği, başın arkasının, bel kemiği ile aynı doğrultuda olmasına yetecek kadardır.Yani sırtınızı ve başınızı, ensenizi bir duvara dayamış gibi bir dikliktesiniz.
Önce on veya yirmi defa birinci nefes tekniğini tekrarlayacaksınız. Nefes tekniği yapılırken düşüncelerin daldan dala atlaması, ilgisiz konularra odaklanmaları gerekmez fakat zihinsel bir zorlamaya da gerek yoktur. Burada sadece ciğerler genişletilmekte, hazırlanmakdır. Fiziksel bir aktivite içindeyiz.Burundan kısa sürede ve hızla alınan nefes, nefes tekniklerinde tarif edildiği gibi alınır. Bundan sonra ağızdan ağır ağır verilir. Nefesin verilişi mümkün olduğu kadar uzamalıdır. hava boşalınca karın adaleleri kasılıp, içeriye çekilerek ciğerlerdeki son hava kırıntıları da dışarıya atılır ve yeniden nefes alınır.Nefes çalışmasını yaparken yorulduğunuz takdirde duraklayıp, bir, iki normal nefes alıp vermeniz mümkün ve gereklidir. Bu nefes tekniği ve zorlamalar ayrıca fazla sigara içenlere de faydalıdır. Birinci nefes tekniğini kararlaştırdığınız sayıda yaptıktan sonra zihin susturma çalışmalarına başlayabilirsiniz. Burada unutmamanız gereken şey şu anda meditasyon yapmayıp, zihni susturmayı öğrendiğimizdir.
Önce gene aynı şekilde nefes alacaksınız ve aynı şekilde nefesi boşaltacaksınız. Herşey birinci nefes tekniğindeki gibidir. Nefesi boşaltıktan sonra karın adalelerinizi kasarken normal nefes çalışmasından daha gevşek davranacaksınız ve içerde çok az miktarda hava kalacak. Boşalmanın sonunda nefesinizi tutacaksınız. Gözler kapalıdır. Bu durumda yani ciğerlerde hava yokken nefes tutmak, nefes aldıktan sonra nefes tutmaktan çok daha zor ve kısa sürelidir. Nefesinizi tutuğunuz anda da zihninizin konuşmasını susturacaksınız. Bu durumun, bu şekilde çalışılmasının nedeni, ciğerler boşken nefes tutulunca zihnin susturulmasının çok kolay olmaıdır. Deneyin. Bu durumda iken zihinsel sesinizin durmasının, normal bir zamanda veya ciğerlerde hava varken durmasından çok daha kolay olduğunu göreceksiniz.
İçinde olduğunuz durum en fazla iki veya beş saniye sürebilir. Bundan sonra ya nefesiniz tüknir ve nefes alma ihtiyacı duyarsınız veya zihinsel konuşmanız tekrar başlar. Her iki durumda da nefes alıp, baştan başlayacaksınız. zihinsel sesinizi uzun süre sustursanız da nefesinizi tutmak için zorlamayın. Ciğerlerdeki en ufak zorlanmada nefes alarak baştan başlayın.İşte nefesinizi tuttuğunuz o kısacık anda zihinsel sesinizi durdurunca, zihni susturmanın ne demek olduğunu anlaycaksınız. Bu çalışmayı günde beş dakika ya da iki dakika yapmanız yeterlidir. Zihninizi susturma ve nefes tutma süreniz giderek artacaktır.Bu şekilde onbeşgün, bir ay çalıştıktan sonra normal meditasyon çalışmalarına başlayabilirsiniz.
MEDİTASYON
Aynı şekilde oturacaksınız ve aynı şekilde önceden birinci nefes tekniğini az veya çok sayıda uygulayacaksınız. Bundan sonra normal nefes alış verişne geçeceksiniz. Hatta kısa kısa ve az nefes almanız gereklidir. Başlarda gene nefes verdikçe zihinsel sesinizi susturacak, tecrübe kazandıkça da normal nefes alış verişi sırasında da, nefes gibi şeylerle hiç uğraşmadan zihninizi susturmaya devam edeceksiniz. Gözünüzde patlayan ışıklar, renkler, görüntüler gibi şeyler konsantrenizi bozarsa baştan konsantre olup devam edeceksiniz. Zihniniz konuşmaya başlayınca tekrar susturacaksınız. İşte herşey bu kadar.Bu çalışmaların on dakikadan fazla sürdürülmesi (Baştaki nefes çalışmaları hariç) hem yorucu hem de gereksizdir. Bu nefeslere ve meditasyona alışınca ilerki seviyelerde yeni teknikler mantra ve enerki çekme ve yönlendirme alışmalarında kullanılacaktır fakat önce bunlarda ustalık kazanmanız gereklidir, şarttır.Meditasyon çalışmanızda görsel etkileri yani zihinsel imajları durdurmaya çalışmayın. Hatta çalışmadan sonra aklınızda kalan renk, görüntü gibi şeyleri not edin.
Çalışma sırasında bir mum yakılması, rahatsız etmeyen bir elektrik ışığında olunması, tam karanlıkta oturulması gibi şeyler mümkündür. Gözlerin kapalı olması gerekir fakat tecrübe kazandıkça açık gözle de yapılabilir. Bulunulan yerde mesela herhangi bir kokudaki bir çubuk tütsünün yakılıp, yakılmaması tercihinize kalmıştır fakat bu gibi şeyler, mümkünse çevreye ritüelistik, mabedimsi bir görünüm kazandırmak açısından insanı motive edici faktörlerdir. Ama bunlar olmasa da olur.
FİZİKSEL DENEYLER
Zihnizi susturmayı ve meditasyon halini başardığınız zaman bunu fiziksel yansımalarını çok rahat görebilirsiniz. Örnek olarak en sevdiğim deney kuş deneyidir. Kentteki büyük camilerin avlularındaki ya da Kuşlara yem atılan meydanlardaki güvercin sürülerini herkes bilir. Yerdeki güvercin topluluğuna doğru yürüyün ve zihninizi susturarak meditasyon haline girin. Şayet Kuşları düşünmez, ayağınızla birisine çarpmaz, tekme atmazsanız normal bir yürüyüşle bir tek Kuşun bile havalanıp kaçmasına sebep olmadan Kalabalık bir kuş sürüsünün içinden yürüyüp geçebilirsiniz. Şayet korkmuyorsanız mesela İstanbul, Kadıköy sahilindeki ev hayvanı satılan pazar gibi bir yerde elinizi uzatıp rahatça bir Yılanı tutabilirsiniz. zihinsel sesiniz başlamadan Yılan kıvranıp, kaçmaya çalışmaz. Burada önemli olan hayvanları da düşünmeden hareketinizi yapmanızdır. Bu deneyler yapılması gereken şeyler ve şart olan şeyler değil. İsteyen deneyip, zihinsel aktivitenin gerçekten de hayvanlar tarafından hissedildiğini görsün diye yazıyorum.
Bir, iki yaşlarındaki bir çocuğa, yüzünüzü gözünüzü buruşturup korkunç olmadan, normal bir yüz ifadesi ile, hatta gülümseyerek fakat gözlerinizi kırpmadan ve zihninizi susturarak bakarsanız, çok kısa bir an sonra çocuğun korktuğunu veya ağlamaya başladığını görebilirsiniz.
ZİHNİN SUSKUN HALİ TABİİ YAPIMIZDIR
Çok yabancı bir şeyden bahsedermiş gibi anlatmama ve size de tuhaf geldiğini düşünmeme rağmen suskun bir zihin yaratılıştan sahip olduğumuz tabii durumumuzdur.
Konuşan ve kelimeleri bilen, tekrarlayan fiziksel beynimizdir. Konuşmak tabii halimiz değil, sonradan öğrendiğimiz bir şeydir. Yeni doğmuş bir bebek konuşmayı bilmez. Ana dili dediğimiz şeyi, hangi dilden olursa olsun dinleyerek ve anne babasının gayreti ile öğrenir. Bebek önce dünyayı farkeder.Şekilleri görür. Annelerin çoğu, çocuğu başka odadayken ve ağlamaya başlamadan önce de onun acıktığını veya altına yaptığını bilir.Bunun nedeni, bebeğin zihinsel sesinin olmamasıdır. Bu durumda bebek bir tür telapatik enerji gönderebilir ama bu durumun farkında değildir. Çocuk çevre seslerini duydukça beyin bunları tekrarlamaya başlar ve zihinsel suskunluk kaybolur böylece bebekteki zihinsel enerji gönderme hali de önce kısmen sonra tamamen kaybolur.Mantıklı cümleleri ve konuşmaları anlamaya,tekrarlamaya başladıkça da majikal açılardan tamamen sıyrılırız.
Bu suskun zihin durumu ikinci olarak da ölümden sonra gerçekleşir. Ruhun fiziksle beyni yoktur. Bu yüzden de kelimeleri ve zihinsel sesi de yoktur. Bir ruh sadece imajinasyon görür.
(bir kısmı alıntıdır)
Basit Bir Yansıma Meditasyonu Uygulaması;
Masada duran çay bardağına dikkatli bakın.Bardağın bir tarafında ortamdaki ampülün yada güneşin verdiği ışığın oluşturduğu yansıma noktasını göreceksiniz.Bir beyaz nokta gibi ışığın geri döndüğü yer.O noktaya odaklanın.Gözlerinizi kapatmayın.Hatta kırpmadan bakmaya çalışın.Bir yandan nefesinizi izleyin.Etraftaki gürültüye aldırış etmeyin.Odaklanın sadece bakıcaksınız.Bir süre sonra gözleriniz ağrımaya ve sulanmaya başlıycak.Kırpmak zorunda kaldığınızda kırpın fakat hemen dikkatinizi o noktada tekrar toplayın.2-3 dakika gözlerinizi ayırmadan baktığınızda bir süre sonra uğultu olacak kafanızın içinde ve etraftaki sesleri duymamaya başlayacaksınız.Gözleriniz bulutlanacak beyazlık artacak ve o ışık birden tüm gözünüzün önünü kaplayacak ve dalıcaksınız.Meditasyon yaptınız bile.Bunu deneyipte yapamayan arkadaşım olmadı.En kolay yöntemdir.3-5 saniyede sürse başardınız.Bunu tekrar edin son anda çekilirken korktuğunuz için ilk etapta korkacaksınız ama ilerledikçe zaman meditasyonda kaldığınız süre de ilerleyecek.Karadelik gibi içeri çekileceksiniz.
Meditasyonla ilgilenen, yapmak isteyen, deneyen bir çok kimse kitap veya değişik makaleler gibi bir bilgi kaynağını alarak veya meditasyon öğrettiğini iddia eden bir yere mesela bir derneğe giderek işe başlar ve bu kişilerin büyük bir çoğunluğu da hayal kırıklığına uğrar. Çünkü konu kendilerine yanlış olarak anlatılır. Yaptığını ve bildiğini iddia eden kişilerin büyük bir çoğunluğu da kendisine "Anlamamış geri zekalı" dedirtmemek için yaparmış gibi, bilirmiş gibi konuşur veya yazar fakat yurdumuzda yayınlanmış ve anlatılmış meditasyon hakkındaki bilgilerin hepsi de eksik veya yanlış.Bu yazıyı kuyanların büyük bir çoğunluğunun da meditasyon denemesi yaptıklarını ve Başarılı olamadıkları için boş verdiklerini, "Ben beceremiyorum" düşüncelerine girdiklerini biliyorum. Aslında meditasyon inanamıyacağınız kadar kolay ve sadece dört beş dakikada ne olduğunu
anlayabileceğiniz, on dakika uğraşırsanız da yapmaya başlayacağınız birşeydir.
Bütün mesele şimdiye kadar, ne olduğunu bilmeyen kişiler tarafından yanlış anlatılmış olmasındadır. Meditasyonu anlatmak ve öğretmek için de ne öyle yüzlerce sayfalık
kitaplara ve ne de saatler ve günlerce süren konuşmalara gerek vardır.
Benim rastladığım hemen hemen her kaynak meditasyon yapmayı anlatmaya başlarken işin esası olarak "Zihninizi durduracaksınız" veya "Zihninizi tamamen boşaltacaksınız"
veya "Hiç bir şey düşünmeyeceksiniz" diye başlıyor. Sonra da bir sürü şey anlatıyorlar. Fakat bu zihni durdurmak, boşaltmak, düşünmemek nasıl olabilir? Nedir? buna değinen
yok. Sanki bu zihin durdurmak, gözlerini kapatmak veya kafayı kaşımak gibi insanın tabii bir işleviymiş gibi bahsediyorlar. İşte Başarısızlıklar da burada başlıyor.Şimdi iddia ediyorum ki "Zihin durmaz!" Bu mümkün değildir. Zihni durdurmak, düşünmemek, boşaltmak ancak bir ölünün beyninde mümkün olabilecek birşeydir.
Hatta ölülerin bile beyin dalgalarının bir süre devam ettiği söylenir. İnsanın veya hayvanın, fiziksel bir beyni olan bir canlının zihni durmaz. Boşalmaz. Meditasyon yapmaya kalkıp da bunu başaracağım diye uğraşan kimselerin de Başarısız olmalarının nedeni bu anlatımdır.
Bu şekilde anlatılmasının da bence tek sebebi o kitapları yazanların, batıdan ya da isterse doğudan olsun, çeviri yaparken olayı böyle anlamalarıdır. Tabii ki yurdumuzda da neyin ne olduğunu anlayan ve uygulayan, uğraşa uğraşa kendisine göre değişik bir yöntem bulmuş olan insanlar vardır fakat bu kişiler kendi deneme yanılma deneyleri ile bir sonuca ulaşmışlardır.Yazılı veya sözlü bir bilgiden faydalanarak bunu başarmış değillerdir.Konunun izahına geçmeden önce meditasyonun neden şart olduğunu ve çalışılması gerektiğini biraz anlatmam gerekiyor.
Değişik meditasyon teknikleri vardır. Bunların hepsini bildiğimi iddia etmem bile saflık olur fakat sonuçta hepsi bir noktada birleşirler. Peki meditasyon nedir, nasıl yapılır?
ZİHNİ SUSTURMAK
Herşeyden önce bilinmesi gereken "Zihni susturmak" kavramıdır.Durup dikkatle kendinizi dinlerseniz farkedersiniz ki, zihninizden devamlı olark bir takım kelimeler,zihinsel sesler geçmektedir.Bu düşünürken,farkında olmadan yaptığımız birşeydir. Birisini dinlerken bile zihin kendisi kelimeler ve cümleler üretmese bile dinlediğimiz konuşmanın bazı sözlerini tekrarlar. Hiç bir söz tekrarlamadığı
zamanlarda bile zihnimizden yerli veya yabancı saçma sapan şarkı sözleri veya müzikler geçer. Bazı zamanlarda da birisi ile yapacağımız ya da yaptığımız bir konuşmayı bilerek veya bilmeyerek zihinsel olarak tekrarlarız. Bu durum zihnin kendi kendisi ile konuşmasıdır. Öyle bir haldir ki, bunu sesli olarak yapsak, yolda, işte, evde böyle ilgisiz şeyler söylesek herkes psikiyatrik tedaviye ihtiyacımız olduğunu düşünür.
İşte "Zİhni susturmak" zihnin bu konuşmasını durdurmaktır. Bunu yapmak çok kolaydır fakat ilk başlarda sadece bir veya iki saniye sürer ve ne kadar zorlarsanız zorlayın,
kontrolünüz nederece güçlü olursa olsun bir an gelir ki, zihinsel sesiniz hiç aklınızda olmayan bazı kelimeler söylemeye, cümleler tekrarlamaya ve hatta küfürler sıralamaya başlamıştır.
Zihninizi susturmayı başardıktan sonra yapılan çalışmalarla bunu bir,iki dakikaya kadar uzatmanız çok kolaylaşır.İşte zihni boşaltmak veya hiç birşey düşünmemekten kastedilen budur.Zihin susturulur fakat durdurulmaz.Zihninizin konuşmasını durdurduğunuz zaman da zihin durmuş olmaz.Gözünüzün önünden bir sürü görüntü geçebilir.Çevrede olan biteni farkedebilir, sesleri duyabilirsiniz.Tabii bu meditasyon amacı ile sessiz bir yerde oturmayıp, yolda yürürken zihninizi susturma denemesi yaptığınız takdirde geçerlidir.Şayet oturduğunuz, rahat bir ortamda zihnizi susturmaya çalışıyorsanız ve gözünüzün önüne olmadık görüntüler geliyorsa, doğru yoldasınız demektir. Bu görüntüler ister resim şeklinde gözünüzün önüne gelen şeyler olsun, ister zihinsel düşünceler olsun hiç farketmeksizin, durdurulamazlar!Zaten amacımız bunları durdurmak da değildir.Bu görüntü fışkırmaları bilinçaltımızın temizlenmesidir.Hatta zaman zaman konsantremizi bozacak kadar ani ve çarpıcı görünümler de olabilir.Merak etmeyin,
çıldırmıyorsunuz ve hayal de görmüyorsunuz.Sadece bilinçaltınızda düğümlenmiş kirliliklerden arınıyorsunuz.
ZİHİN NASIL SUSTURULUR?
Bunu yapabilmek her durumda mümkündür ve özel bir hazırlığa gerek yoktur fakat ilk başlamada durumu tam olarak yaşayabilmek ve anlayabilmek için "Nefes teknikleri" yazısında anlatılan birinci nefes tekniğini kullanmak gerekir.Rahat bir yerde oturun.Tercihen odanın ortasında ve bağdaş kurmuş olarak oturmanız iyi olabilir.Bel kemiği zemine 90 derecelik durumda olmalıdır (Çalışma içinde yorulmak ve bu dikliğin bozulması mümkündür. Bu olursa zarar yoktur).İki eliniz, iki dizin üzerinde rahat bir konumdadır. Kafa geriye kalkık veya öne eğilmiş değildir.Kafanın dikliği, başın arkasının, bel kemiği ile aynı doğrultuda olmasına yetecek kadardır.Yani sırtınızı ve başınızı, ensenizi bir duvara dayamış gibi bir dikliktesiniz.
Önce on veya yirmi defa birinci nefes tekniğini tekrarlayacaksınız. Nefes tekniği yapılırken düşüncelerin daldan dala atlaması, ilgisiz konularra odaklanmaları gerekmez fakat zihinsel bir zorlamaya da gerek yoktur. Burada sadece ciğerler genişletilmekte, hazırlanmakdır. Fiziksel bir aktivite içindeyiz.Burundan kısa sürede ve hızla alınan nefes, nefes tekniklerinde tarif edildiği gibi alınır. Bundan sonra ağızdan ağır ağır verilir. Nefesin verilişi mümkün olduğu kadar uzamalıdır. hava boşalınca karın adaleleri kasılıp, içeriye çekilerek ciğerlerdeki son hava kırıntıları da dışarıya atılır ve yeniden nefes alınır.Nefes çalışmasını yaparken yorulduğunuz takdirde duraklayıp, bir, iki normal nefes alıp vermeniz mümkün ve gereklidir. Bu nefes tekniği ve zorlamalar ayrıca fazla sigara içenlere de faydalıdır. Birinci nefes tekniğini kararlaştırdığınız sayıda yaptıktan sonra zihin susturma çalışmalarına başlayabilirsiniz. Burada unutmamanız gereken şey şu anda meditasyon yapmayıp, zihni susturmayı öğrendiğimizdir.
Önce gene aynı şekilde nefes alacaksınız ve aynı şekilde nefesi boşaltacaksınız. Herşey birinci nefes tekniğindeki gibidir. Nefesi boşaltıktan sonra karın adalelerinizi kasarken normal nefes çalışmasından daha gevşek davranacaksınız ve içerde çok az miktarda hava kalacak. Boşalmanın sonunda nefesinizi tutacaksınız. Gözler kapalıdır. Bu durumda yani ciğerlerde hava yokken nefes tutmak, nefes aldıktan sonra nefes tutmaktan çok daha zor ve kısa sürelidir. Nefesinizi tutuğunuz anda da zihninizin konuşmasını susturacaksınız. Bu durumun, bu şekilde çalışılmasının nedeni, ciğerler boşken nefes tutulunca zihnin susturulmasının çok kolay olmaıdır. Deneyin. Bu durumda iken zihinsel sesinizin durmasının, normal bir zamanda veya ciğerlerde hava varken durmasından çok daha kolay olduğunu göreceksiniz.
İçinde olduğunuz durum en fazla iki veya beş saniye sürebilir. Bundan sonra ya nefesiniz tüknir ve nefes alma ihtiyacı duyarsınız veya zihinsel konuşmanız tekrar başlar. Her iki durumda da nefes alıp, baştan başlayacaksınız. zihinsel sesinizi uzun süre sustursanız da nefesinizi tutmak için zorlamayın. Ciğerlerdeki en ufak zorlanmada nefes alarak baştan başlayın.İşte nefesinizi tuttuğunuz o kısacık anda zihinsel sesinizi durdurunca, zihni susturmanın ne demek olduğunu anlaycaksınız. Bu çalışmayı günde beş dakika ya da iki dakika yapmanız yeterlidir. Zihninizi susturma ve nefes tutma süreniz giderek artacaktır.Bu şekilde onbeşgün, bir ay çalıştıktan sonra normal meditasyon çalışmalarına başlayabilirsiniz.
MEDİTASYON
Aynı şekilde oturacaksınız ve aynı şekilde önceden birinci nefes tekniğini az veya çok sayıda uygulayacaksınız. Bundan sonra normal nefes alış verişne geçeceksiniz. Hatta kısa kısa ve az nefes almanız gereklidir. Başlarda gene nefes verdikçe zihinsel sesinizi susturacak, tecrübe kazandıkça da normal nefes alış verişi sırasında da, nefes gibi şeylerle hiç uğraşmadan zihninizi susturmaya devam edeceksiniz. Gözünüzde patlayan ışıklar, renkler, görüntüler gibi şeyler konsantrenizi bozarsa baştan konsantre olup devam edeceksiniz. Zihniniz konuşmaya başlayınca tekrar susturacaksınız. İşte herşey bu kadar.Bu çalışmaların on dakikadan fazla sürdürülmesi (Baştaki nefes çalışmaları hariç) hem yorucu hem de gereksizdir. Bu nefeslere ve meditasyona alışınca ilerki seviyelerde yeni teknikler mantra ve enerki çekme ve yönlendirme alışmalarında kullanılacaktır fakat önce bunlarda ustalık kazanmanız gereklidir, şarttır.Meditasyon çalışmanızda görsel etkileri yani zihinsel imajları durdurmaya çalışmayın. Hatta çalışmadan sonra aklınızda kalan renk, görüntü gibi şeyleri not edin.
Çalışma sırasında bir mum yakılması, rahatsız etmeyen bir elektrik ışığında olunması, tam karanlıkta oturulması gibi şeyler mümkündür. Gözlerin kapalı olması gerekir fakat tecrübe kazandıkça açık gözle de yapılabilir. Bulunulan yerde mesela herhangi bir kokudaki bir çubuk tütsünün yakılıp, yakılmaması tercihinize kalmıştır fakat bu gibi şeyler, mümkünse çevreye ritüelistik, mabedimsi bir görünüm kazandırmak açısından insanı motive edici faktörlerdir. Ama bunlar olmasa da olur.
FİZİKSEL DENEYLER
Zihnizi susturmayı ve meditasyon halini başardığınız zaman bunu fiziksel yansımalarını çok rahat görebilirsiniz. Örnek olarak en sevdiğim deney kuş deneyidir. Kentteki büyük camilerin avlularındaki ya da Kuşlara yem atılan meydanlardaki güvercin sürülerini herkes bilir. Yerdeki güvercin topluluğuna doğru yürüyün ve zihninizi susturarak meditasyon haline girin. Şayet Kuşları düşünmez, ayağınızla birisine çarpmaz, tekme atmazsanız normal bir yürüyüşle bir tek Kuşun bile havalanıp kaçmasına sebep olmadan Kalabalık bir kuş sürüsünün içinden yürüyüp geçebilirsiniz. Şayet korkmuyorsanız mesela İstanbul, Kadıköy sahilindeki ev hayvanı satılan pazar gibi bir yerde elinizi uzatıp rahatça bir Yılanı tutabilirsiniz. zihinsel sesiniz başlamadan Yılan kıvranıp, kaçmaya çalışmaz. Burada önemli olan hayvanları da düşünmeden hareketinizi yapmanızdır. Bu deneyler yapılması gereken şeyler ve şart olan şeyler değil. İsteyen deneyip, zihinsel aktivitenin gerçekten de hayvanlar tarafından hissedildiğini görsün diye yazıyorum.
Bir, iki yaşlarındaki bir çocuğa, yüzünüzü gözünüzü buruşturup korkunç olmadan, normal bir yüz ifadesi ile, hatta gülümseyerek fakat gözlerinizi kırpmadan ve zihninizi susturarak bakarsanız, çok kısa bir an sonra çocuğun korktuğunu veya ağlamaya başladığını görebilirsiniz.
ZİHNİN SUSKUN HALİ TABİİ YAPIMIZDIR
Çok yabancı bir şeyden bahsedermiş gibi anlatmama ve size de tuhaf geldiğini düşünmeme rağmen suskun bir zihin yaratılıştan sahip olduğumuz tabii durumumuzdur.
Konuşan ve kelimeleri bilen, tekrarlayan fiziksel beynimizdir. Konuşmak tabii halimiz değil, sonradan öğrendiğimiz bir şeydir. Yeni doğmuş bir bebek konuşmayı bilmez. Ana dili dediğimiz şeyi, hangi dilden olursa olsun dinleyerek ve anne babasının gayreti ile öğrenir. Bebek önce dünyayı farkeder.Şekilleri görür. Annelerin çoğu, çocuğu başka odadayken ve ağlamaya başlamadan önce de onun acıktığını veya altına yaptığını bilir.Bunun nedeni, bebeğin zihinsel sesinin olmamasıdır. Bu durumda bebek bir tür telapatik enerji gönderebilir ama bu durumun farkında değildir. Çocuk çevre seslerini duydukça beyin bunları tekrarlamaya başlar ve zihinsel suskunluk kaybolur böylece bebekteki zihinsel enerji gönderme hali de önce kısmen sonra tamamen kaybolur.Mantıklı cümleleri ve konuşmaları anlamaya,tekrarlamaya başladıkça da majikal açılardan tamamen sıyrılırız.
Bu suskun zihin durumu ikinci olarak da ölümden sonra gerçekleşir. Ruhun fiziksle beyni yoktur. Bu yüzden de kelimeleri ve zihinsel sesi de yoktur. Bir ruh sadece imajinasyon görür.
(bir kısmı alıntıdır)
Basit Bir Yansıma Meditasyonu Uygulaması;
Masada duran çay bardağına dikkatli bakın.Bardağın bir tarafında ortamdaki ampülün yada güneşin verdiği ışığın oluşturduğu yansıma noktasını göreceksiniz.Bir beyaz nokta gibi ışığın geri döndüğü yer.O noktaya odaklanın.Gözlerinizi kapatmayın.Hatta kırpmadan bakmaya çalışın.Bir yandan nefesinizi izleyin.Etraftaki gürültüye aldırış etmeyin.Odaklanın sadece bakıcaksınız.Bir süre sonra gözleriniz ağrımaya ve sulanmaya başlıycak.Kırpmak zorunda kaldığınızda kırpın fakat hemen dikkatinizi o noktada tekrar toplayın.2-3 dakika gözlerinizi ayırmadan baktığınızda bir süre sonra uğultu olacak kafanızın içinde ve etraftaki sesleri duymamaya başlayacaksınız.Gözleriniz bulutlanacak beyazlık artacak ve o ışık birden tüm gözünüzün önünü kaplayacak ve dalıcaksınız.Meditasyon yaptınız bile.Bunu deneyipte yapamayan arkadaşım olmadı.En kolay yöntemdir.3-5 saniyede sürse başardınız.Bunu tekrar edin son anda çekilirken korktuğunuz için ilk etapta korkacaksınız ama ilerledikçe zaman meditasyonda kaldığınız süre de ilerleyecek.Karadelik gibi içeri çekileceksiniz.
"Cennette yaşamak üzere yaratılmıştık ve cennet bize hizmet etmek için düzenlenmişti. Sonra bir şeyler oldu ve yazgımız değiştirildi; cennetin yazgısında da bir değişiklik oldu mu, bu hiçbir yerde belirtilmiyor.." Franz Kafka
-
- Mesajlar: 974
- Kayıt: 22 May, 23:33
- Konum: Eskişehir
Re: Yeni başlayanlar için güçleri kullanma kılavuzu
Farkındalık nereden çıktı?
Bir an durun.Ve ben ne yapıyorum deyin.Cevap veremeyeceksiniz.Çünkü şimdiki zamanda sorulan soruların cevabı yoktur.Anda kalınca insan tepkisiz ve dingindir.İnsanoğlunun %98 i bir hastalık yaşamaktadır ve hiçbiri bunu fark etmez.Bu hastalığın adı “düşünmek” tedavisi ise “Farkındalık” tır.
Kendinizi tanımlayın dersem size bana nasıl bir cevap verirsiniz?.. özelliklerinde.. yı seven.. şeklinde başlarsınız.Hepsi yalan.Siz aslında tahmin ettiğiniz kişi değilsiniz.Bu anlattıklarınız ego.Ego nedir peki.Bunca sıklıkta duyduğunuz bir kelime.Ego,nefistir,şeytandır,bilinaçltıdır.K ısaca sizi yöneten ikinci bir varlıktır.Evet o bir varlıktır.O bir canlıdır.O canlı ruhsal boyutta yaşar.
En başa dönelim.Dünyanın yaratılışına kadar başa.Allah (Varlık,tao,sınırsız güç,öz,bilinç..) melekleriyle birlikte insanoğlundan önce yarattığı başka varlıklarıyla ilgilenmekteydi.Bir gün insanı yarattı.
İblis(Şeytan), lanetlenmeden önce, meleklerin hocası mıydı?
Evet, meleklerin hocası ve reisi idi. İslam âlimleri
Allah’ın emri ile, bütün melekler, Ademe doğru secde etti. Meleklerin hocası olan İblis, emri dinlemedi, secde etmedi. İblis, meleklerle beraber idi. Ateşten yaratılan cinler taifesinden idi. Melekler ise, nurdan yaratıldı. İblis’in önceki adı Azazil idi. Cennetin bekçilerindendi. Dünya seması meleklerinin reisi idi. Dünya, semasının ve yerin sultanıydı. Meleklerden ilimde üstün idi. Gök ile yeryüzü arasını idare ediyordu, bunun için kendini büyük gördü. Bu hâli onu Allah’a isyana sürükledi. Allah da onu, rahmetinden uzaklaştırdı.
Bu cevap tüm dinlerde aynıdır.incilde kuranda tevratta da aynen anlatılmaktadır.
Peki Şeytan neden secde etmedi?
Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." Dedi.Bu meleklerin arasında şeytanda vardır.Kuranda Allah kendinden bahsederken biz diye bahseder.Çünkü bir yönetim kurulu vardır bir görev dağılımı vardır.Melekler sadece söyleneni yapabilen hatasız robotlar gibidirler.Düşünemezler.Yorum kabiliyetleri yok denecek kadar azdır.Fakat melekler dışındaki varlıklar düşünebilme kabiliyetine sahiptir.Cinlerden olan Şeytan da düşünebilmektedir.Tıpkı bizim gibi.Fakat onun zekası ve üstünlükleri sıradan bir insana göre çok fazladır.Ama şöyle bir gerçeklik var.Kuranda da belirtildiği gibi “insanlar yaratılanların en üstünüdür” bunun sebebi ise insanlara Yaratıcı kendi nefesinden üflemiş kendinden bir parça koymuştur.Yani Hallacı Mansur(bir evliyadır) “Ben Allah’ım “ dediğinde idam edilmeden önce bu gerçeği anladığını ve gözüm açık gitmeyecek ben artık sırrı çözdüm diyerek ölmüştür.Peki bu sır nedir.Varlığın ta kendisidir.İçimizdeki özümüzdür.Adem yaratıldığında düşünebilme ve seçim yapabilme kabiliyetine sahipti.Düşündü ve artık tedavisi yalnızca “farkındalık” olan hastalığa yakalandı.
Bu hastalık nerden geliyor.Kim bu ego.Cevabı basit Şeytanın ta kendisi.Çünkü o görevini yapıyor.Kurandada anlatıldığı gibi şeytan lanetlendi ve “bende senin (benden daha üstün olarak) yarattığın bu insanlığı senin yolundan çıkaracağım kıyamete kadar vakit ver dedi.Ve Allah’ta izin verdi ama insanoğluna kefil oldu.Aslında tüm dinler bu gerçeği anlatmaktadır.Fakat birçok din zamanla değiştirilip farklı yerlere çekildiği için günümüze kadar tam olarak ulaşamamıştır.İslamiyet bile bugün bir çok değişiklikle karşıkarışaydır.Bunun en basiti kapanmaktır.Peygamber zamanında insanlar kapalı değildi.Sıradan geleneksel örtülerindeydi.Bir başka örnek olarak eskiden kadınlar ve erkekler camide birlikte namaz kılardı bugün kılmıyor gibi..Ama elimizde orijinal bir kitap var.Değişmemiş.Diğer dinlere mensup insanlar içinde incilden bazı örnekler verdim.İncildede birçok yerde farkındalığa işaretler vardır.Hatta genel olarak bakıldığında İncil farkındalığa daha çok yer vermiştir.Tevrattada bir çok ayet vardır.Bugun Siyonistlerin farkındalığı keşfettiği için dünyaya Yahudilerin hükmettiği söylenir.
Bu şeytan bir tane değimlidir bunca insanın içine girmeye nasıl yetişiyor?
Şeytan bir tane değildir.Onun çocukları vardır.çocuklarınında çocukları.Bu zincire göre peygamberin anlattığı bilgiler ışığında yüzbinlerce şeytan olduğu bilinmektedir.Ayrıca şeytan girdiği bir insanı diğer insanı da yoldan çıkarmak için kullanır.
Peki şeytan (ego) ne zaman içimize girer?
Yeni doğan bir bebek ne kadar saf ve temizdir.farketmişsinizdir.Düşünmez.özgürdü r.bir bardağı yere atıp kırar sonrada güler.Şeytan insanlara ergenlik çağına girmeye başladıklarında girer.10 yaşındaki erkek çocukları sürekli olarak “anne kafamdan düşünceler geçiyor” şeklinde tepkiler vermiştir.
Artık bir kişi değil iki kişi olduğunuzun farkındasınız.Peki gerçekte siz kimsiniz?
Siz gerçekte Allah’ın size nefesinden üflediği kendi parçasından verdiği özüsünüz.İnsan bedenini düşünürseniz Ruh ve beden olarak iki kısımdan oluşur.beden sadece et parçasıdır.Hiçbir işlevi yoktur.Her şeyi ruh yapar.Çünkü ruh gerekli olan enerjinin kaynağıdır.Bu enerji kalkanı olan ruh bedenimize çakralardan çivi gibi çakılmıştır.7 büyük çarka ve yardımcı çakralar sayesinde sinir sistemi gerekli olan enerjiyi sağlar ve hormonlarla birlikte duyular oluşur.
Bedenimizin içinde karnımızın göbek deliğimizin olduğu hizada(2 parmak üstü) özümüz varlığımız temel çakraya bağlıdır.Ama ego tüm enerjiyi emerek özün faaliyetlerini devre dışı bırakır ve kontrolü ele geçirir.Ego sanki sizmişsiniz gibi hareket eder ve siz bunu fark etmezsiniz.Sizin yerinize düşünür notlar alır geçmişi ve geleceği hafızanıza kaydeder ilerde size acı olarar geri döndürür.Size hayaller kurdurur.Ve onlar gerçek olmayınca sizi üzer.
Nedir egonun(şeytanın) amacı peki?Bunları neden yapar?
Yukarıda da ifade edildiği gibi amacı sizi mutsuz edip yoldan çıkarmaktır.Çünkü o bu iddaayla yaratıcının huzurundan ayrılmıştır ve kıyamete kadar vakit almıştır.
Bir an durun.Ve ben ne yapıyorum deyin.Cevap veremeyeceksiniz.Çünkü şimdiki zamanda sorulan soruların cevabı yoktur.Anda kalınca insan tepkisiz ve dingindir.İnsanoğlunun %98 i bir hastalık yaşamaktadır ve hiçbiri bunu fark etmez.Bu hastalığın adı “düşünmek” tedavisi ise “Farkındalık” tır.
Kendinizi tanımlayın dersem size bana nasıl bir cevap verirsiniz?.. özelliklerinde.. yı seven.. şeklinde başlarsınız.Hepsi yalan.Siz aslında tahmin ettiğiniz kişi değilsiniz.Bu anlattıklarınız ego.Ego nedir peki.Bunca sıklıkta duyduğunuz bir kelime.Ego,nefistir,şeytandır,bilinaçltıdır.K ısaca sizi yöneten ikinci bir varlıktır.Evet o bir varlıktır.O bir canlıdır.O canlı ruhsal boyutta yaşar.
En başa dönelim.Dünyanın yaratılışına kadar başa.Allah (Varlık,tao,sınırsız güç,öz,bilinç..) melekleriyle birlikte insanoğlundan önce yarattığı başka varlıklarıyla ilgilenmekteydi.Bir gün insanı yarattı.
İblis(Şeytan), lanetlenmeden önce, meleklerin hocası mıydı?
Evet, meleklerin hocası ve reisi idi. İslam âlimleri
Allah’ın emri ile, bütün melekler, Ademe doğru secde etti. Meleklerin hocası olan İblis, emri dinlemedi, secde etmedi. İblis, meleklerle beraber idi. Ateşten yaratılan cinler taifesinden idi. Melekler ise, nurdan yaratıldı. İblis’in önceki adı Azazil idi. Cennetin bekçilerindendi. Dünya seması meleklerinin reisi idi. Dünya, semasının ve yerin sultanıydı. Meleklerden ilimde üstün idi. Gök ile yeryüzü arasını idare ediyordu, bunun için kendini büyük gördü. Bu hâli onu Allah’a isyana sürükledi. Allah da onu, rahmetinden uzaklaştırdı.
Bu cevap tüm dinlerde aynıdır.incilde kuranda tevratta da aynen anlatılmaktadır.
Peki Şeytan neden secde etmedi?
Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." Dedi.Bu meleklerin arasında şeytanda vardır.Kuranda Allah kendinden bahsederken biz diye bahseder.Çünkü bir yönetim kurulu vardır bir görev dağılımı vardır.Melekler sadece söyleneni yapabilen hatasız robotlar gibidirler.Düşünemezler.Yorum kabiliyetleri yok denecek kadar azdır.Fakat melekler dışındaki varlıklar düşünebilme kabiliyetine sahiptir.Cinlerden olan Şeytan da düşünebilmektedir.Tıpkı bizim gibi.Fakat onun zekası ve üstünlükleri sıradan bir insana göre çok fazladır.Ama şöyle bir gerçeklik var.Kuranda da belirtildiği gibi “insanlar yaratılanların en üstünüdür” bunun sebebi ise insanlara Yaratıcı kendi nefesinden üflemiş kendinden bir parça koymuştur.Yani Hallacı Mansur(bir evliyadır) “Ben Allah’ım “ dediğinde idam edilmeden önce bu gerçeği anladığını ve gözüm açık gitmeyecek ben artık sırrı çözdüm diyerek ölmüştür.Peki bu sır nedir.Varlığın ta kendisidir.İçimizdeki özümüzdür.Adem yaratıldığında düşünebilme ve seçim yapabilme kabiliyetine sahipti.Düşündü ve artık tedavisi yalnızca “farkındalık” olan hastalığa yakalandı.
Bu hastalık nerden geliyor.Kim bu ego.Cevabı basit Şeytanın ta kendisi.Çünkü o görevini yapıyor.Kurandada anlatıldığı gibi şeytan lanetlendi ve “bende senin (benden daha üstün olarak) yarattığın bu insanlığı senin yolundan çıkaracağım kıyamete kadar vakit ver dedi.Ve Allah’ta izin verdi ama insanoğluna kefil oldu.Aslında tüm dinler bu gerçeği anlatmaktadır.Fakat birçok din zamanla değiştirilip farklı yerlere çekildiği için günümüze kadar tam olarak ulaşamamıştır.İslamiyet bile bugün bir çok değişiklikle karşıkarışaydır.Bunun en basiti kapanmaktır.Peygamber zamanında insanlar kapalı değildi.Sıradan geleneksel örtülerindeydi.Bir başka örnek olarak eskiden kadınlar ve erkekler camide birlikte namaz kılardı bugün kılmıyor gibi..Ama elimizde orijinal bir kitap var.Değişmemiş.Diğer dinlere mensup insanlar içinde incilden bazı örnekler verdim.İncildede birçok yerde farkındalığa işaretler vardır.Hatta genel olarak bakıldığında İncil farkındalığa daha çok yer vermiştir.Tevrattada bir çok ayet vardır.Bugun Siyonistlerin farkındalığı keşfettiği için dünyaya Yahudilerin hükmettiği söylenir.
Bu şeytan bir tane değimlidir bunca insanın içine girmeye nasıl yetişiyor?
Şeytan bir tane değildir.Onun çocukları vardır.çocuklarınında çocukları.Bu zincire göre peygamberin anlattığı bilgiler ışığında yüzbinlerce şeytan olduğu bilinmektedir.Ayrıca şeytan girdiği bir insanı diğer insanı da yoldan çıkarmak için kullanır.
Peki şeytan (ego) ne zaman içimize girer?
Yeni doğan bir bebek ne kadar saf ve temizdir.farketmişsinizdir.Düşünmez.özgürdü r.bir bardağı yere atıp kırar sonrada güler.Şeytan insanlara ergenlik çağına girmeye başladıklarında girer.10 yaşındaki erkek çocukları sürekli olarak “anne kafamdan düşünceler geçiyor” şeklinde tepkiler vermiştir.
Artık bir kişi değil iki kişi olduğunuzun farkındasınız.Peki gerçekte siz kimsiniz?
Siz gerçekte Allah’ın size nefesinden üflediği kendi parçasından verdiği özüsünüz.İnsan bedenini düşünürseniz Ruh ve beden olarak iki kısımdan oluşur.beden sadece et parçasıdır.Hiçbir işlevi yoktur.Her şeyi ruh yapar.Çünkü ruh gerekli olan enerjinin kaynağıdır.Bu enerji kalkanı olan ruh bedenimize çakralardan çivi gibi çakılmıştır.7 büyük çarka ve yardımcı çakralar sayesinde sinir sistemi gerekli olan enerjiyi sağlar ve hormonlarla birlikte duyular oluşur.
Bedenimizin içinde karnımızın göbek deliğimizin olduğu hizada(2 parmak üstü) özümüz varlığımız temel çakraya bağlıdır.Ama ego tüm enerjiyi emerek özün faaliyetlerini devre dışı bırakır ve kontrolü ele geçirir.Ego sanki sizmişsiniz gibi hareket eder ve siz bunu fark etmezsiniz.Sizin yerinize düşünür notlar alır geçmişi ve geleceği hafızanıza kaydeder ilerde size acı olarar geri döndürür.Size hayaller kurdurur.Ve onlar gerçek olmayınca sizi üzer.
Nedir egonun(şeytanın) amacı peki?Bunları neden yapar?
Yukarıda da ifade edildiği gibi amacı sizi mutsuz edip yoldan çıkarmaktır.Çünkü o bu iddaayla yaratıcının huzurundan ayrılmıştır ve kıyamete kadar vakit almıştır.
"Cennette yaşamak üzere yaratılmıştık ve cennet bize hizmet etmek için düzenlenmişti. Sonra bir şeyler oldu ve yazgımız değiştirildi; cennetin yazgısında da bir değişiklik oldu mu, bu hiçbir yerde belirtilmiyor.." Franz Kafka
-
- Mesajlar: 974
- Kayıt: 22 May, 23:33
- Konum: Eskişehir
Re: Yeni başlayanlar için güçleri kullanma kılavuzu
Farkındalık Sahibi Nasıl olunur?
Yukarıda söylediğim kitaplar okunursa bir çok soru işaretinin cevabını bulacağınıza inanıyorum.Kısaca değinecek olursak , farkındalık yapılan her işi atılan her adımı “farkında” olarak yapmaktır.Yani anda kalmaktır.Mesela çay içiyorsunuz.Sadece çay için.Eylemle bütünleşin.Çay bardağına dokunuyorsunuz elinizle alıyorsunuz yudumluyorsunuz midenize iniyor.İşte farkında olarak çay içtiniz.Farkında olarak yapılan eylemlerde düşünemezsiniz.Sadece anı yaşarsınız.Çay içme anını.İçtiğiniz en güzel çayı içtiniz.
Yürüyorsunuz yolda.Farkında değilsiniz ne yaptığınızın.Çünkü farkında olmanız için durmanız gerekir.Ancak durduğunuz zaman yürüdüğünüzü fark edebilirsiniz.Bunu deneyin.Yolda yürürken birden 15 saniye kadar durun ve bekleyin sonra yürümeye devam edin.bilinciniz tazelenecektir.
Bakınız, insanların yüzde 98’i hastadır demiştik.Bunu bir örnekle açıklayalım.
“Bir gün trendeydim.Tıklım tıklım doluydu tren ve arka tarafta 3-4 boş koltuk vardı ama kimse oturmuyordu merak ettim.Gittiğimde orada yaşlı bir kadın vardı ve 3 sıra etrafına kimse oturmamıştı.Sebebi ise kadın bağıra bağıra yanındaki boş koltukla konuşuyordu.Onunla tartışır gibiydi.Kadın dikkatimi çekti.Tesadüfen aynı durakta indik ve kadını izledim sonra kaybettim.Yolda yürürken de konuşuyordu.Sonra lavaboya girdim ve aynaya baktım.Dedim yazık kadına delirmiş.Sonra yan lavabodaki adam bana dönüp buyur bana mı delirmiş dedin dedi.O anda gülümsedim.Meğer farkında olmadan sesli düşünmüşüm.Anladım ki aslında benim o kadından bir farkım yok.Hepimiz o kadın gibiyiz.Tek fark biz içimizden düşünüyoruz o sesli düşünüyor.” (Eckhart Tolle – Var olmanın Gücü)
Aslında sürekli olarak aklımızdan düşünceler geçiyor.Hepsi gereksiz hepsi boş.Ve bütün enerjimizi bu gereksiz düşünce emiyor.Zihnimizin neredeyse yüzde 80 i bu düşüncelerle dolu.Bu yüzden yaptığımız işlerde dikkatimiz dağılıyor.Sınavlarda başarılı olamıyoruz. Okuduğumuzu anlamakta güçlük çekiyoruz hatalar yapıyoruz vs.. Bu gereksiz düşüncelerden arındığınızı düşünün.Tertemiz bir zihniniz var artık.Bomboş.Bir kez okuduğunuzu anlıyorsunuz .Dikkatiniz dağılmıyor.Neye elinizi atsanız başarıyorsunuz.İşte hastalık ve tedavisi bundan ibaret. Tedavi sürecinde yapmanız gereken şeyleri ele alırsak;
1) Düşünceleri izlemek
2) Bedenimizi İzlemek
3) Duygularımızı izlemek
Evet, Hep izlemek ile bitiyor.Neden izlemek.Bir aynaya baktığınızı düşünün arkada bir hırsız var evinize girmiş.Eğer hırsız sizin onu aynadan gördüğünüzü fark ederse kaçacaktır yakalanmamak için.Ama siz hırsıza müdahale ederseniz beklide sizi öldürecektir.
Egoyla İlgili bir makale paylaşmak istedim sizinle.Osho'nun Zihnin sınırının ötesinde kitabından.Aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.
http://rapidshare.com/files/31406893...te_merkez_.rar
Yukarıda söylediğim kitaplar okunursa bir çok soru işaretinin cevabını bulacağınıza inanıyorum.Kısaca değinecek olursak , farkındalık yapılan her işi atılan her adımı “farkında” olarak yapmaktır.Yani anda kalmaktır.Mesela çay içiyorsunuz.Sadece çay için.Eylemle bütünleşin.Çay bardağına dokunuyorsunuz elinizle alıyorsunuz yudumluyorsunuz midenize iniyor.İşte farkında olarak çay içtiniz.Farkında olarak yapılan eylemlerde düşünemezsiniz.Sadece anı yaşarsınız.Çay içme anını.İçtiğiniz en güzel çayı içtiniz.
Yürüyorsunuz yolda.Farkında değilsiniz ne yaptığınızın.Çünkü farkında olmanız için durmanız gerekir.Ancak durduğunuz zaman yürüdüğünüzü fark edebilirsiniz.Bunu deneyin.Yolda yürürken birden 15 saniye kadar durun ve bekleyin sonra yürümeye devam edin.bilinciniz tazelenecektir.
Bakınız, insanların yüzde 98’i hastadır demiştik.Bunu bir örnekle açıklayalım.
“Bir gün trendeydim.Tıklım tıklım doluydu tren ve arka tarafta 3-4 boş koltuk vardı ama kimse oturmuyordu merak ettim.Gittiğimde orada yaşlı bir kadın vardı ve 3 sıra etrafına kimse oturmamıştı.Sebebi ise kadın bağıra bağıra yanındaki boş koltukla konuşuyordu.Onunla tartışır gibiydi.Kadın dikkatimi çekti.Tesadüfen aynı durakta indik ve kadını izledim sonra kaybettim.Yolda yürürken de konuşuyordu.Sonra lavaboya girdim ve aynaya baktım.Dedim yazık kadına delirmiş.Sonra yan lavabodaki adam bana dönüp buyur bana mı delirmiş dedin dedi.O anda gülümsedim.Meğer farkında olmadan sesli düşünmüşüm.Anladım ki aslında benim o kadından bir farkım yok.Hepimiz o kadın gibiyiz.Tek fark biz içimizden düşünüyoruz o sesli düşünüyor.” (Eckhart Tolle – Var olmanın Gücü)
Aslında sürekli olarak aklımızdan düşünceler geçiyor.Hepsi gereksiz hepsi boş.Ve bütün enerjimizi bu gereksiz düşünce emiyor.Zihnimizin neredeyse yüzde 80 i bu düşüncelerle dolu.Bu yüzden yaptığımız işlerde dikkatimiz dağılıyor.Sınavlarda başarılı olamıyoruz. Okuduğumuzu anlamakta güçlük çekiyoruz hatalar yapıyoruz vs.. Bu gereksiz düşüncelerden arındığınızı düşünün.Tertemiz bir zihniniz var artık.Bomboş.Bir kez okuduğunuzu anlıyorsunuz .Dikkatiniz dağılmıyor.Neye elinizi atsanız başarıyorsunuz.İşte hastalık ve tedavisi bundan ibaret. Tedavi sürecinde yapmanız gereken şeyleri ele alırsak;
1) Düşünceleri izlemek
2) Bedenimizi İzlemek
3) Duygularımızı izlemek
Evet, Hep izlemek ile bitiyor.Neden izlemek.Bir aynaya baktığınızı düşünün arkada bir hırsız var evinize girmiş.Eğer hırsız sizin onu aynadan gördüğünüzü fark ederse kaçacaktır yakalanmamak için.Ama siz hırsıza müdahale ederseniz beklide sizi öldürecektir.
Egoyla İlgili bir makale paylaşmak istedim sizinle.Osho'nun Zihnin sınırının ötesinde kitabından.Aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.
http://rapidshare.com/files/31406893...te_merkez_.rar
"Cennette yaşamak üzere yaratılmıştık ve cennet bize hizmet etmek için düzenlenmişti. Sonra bir şeyler oldu ve yazgımız değiştirildi; cennetin yazgısında da bir değişiklik oldu mu, bu hiçbir yerde belirtilmiyor.." Franz Kafka
-
- Mesajlar: 974
- Kayıt: 22 May, 23:33
- Konum: Eskişehir
Re: Yeni başlayanlar için güçleri kullanma kılavuzu
İLİŞKİLERİNİZDE DE FARKINDA OLUN
Biz insanlar hakkında bir kanıya varmakta, bir sonuca ulaşmakta çok acele ederiz. Egosal zihin için diğer insanları etiketlemek, onlara kavramsal bir kimlik vermek,onlar hakkında ahlaki bir yargıda bulunmak doyum vericidir.Her insan belli biçimlerde düşünmeye ve davranmaya koşullanmıştır; bu hem genetiğimizden, hem de çocukluk deneyimlerimizden ve kültürel çevremizden kaynaklanan
bir koşullanmadır.insanların gerçek kimliği bu değildir, ama onlar öyle görünürler. Siz birisi hakkında bir yargıda bulunurken,o koşullanmış zihin kalıplarını onun gerçek kimliğiyle karıştırırsınız. Böyle yapmak derin bir biçimde koşullanmış ve bilinçsiz bir kalıptır. Siz o insana kavramsal bir kimlik verirsiniz, ve o sahte kimlik sadece diğer kişi için değil, sizin için de bir hapishane olur.
Yargıyı bırakmak sizin o insanların yaptıkları şeyleri görmemeniz anlamına gelmez. Bu onların davranışını bir koşullanma biçimi olarak görmeniz ve böyle kabul etmeniz anlamına gelir. Siz ondan o kişi için bir kimlik oluşturmazsınız. Bu diğer kişiyi olduğu gibi, sizi de koşullanmayla, formla, zihinle özdeşleşmekten kurtarır. O zaman ego artık sizin ilişkilerinizi yönetemez.Ego yaşamınızı yönettiği sürece, düşüncelerinizin, duygularınızın ve eylemlerinizin çoğu arzudan ve korkudan kaynaklanır. O zaman ilişkilerde siz diğer kişiden ya bir şey istersiniz ya da onun bir şeyinden korkarsınız. Sizin onlardan istediğiniz şey zevk ya da maddi kazanç,itibar, övgü ya da dikkat olabilir, veya kıyaslama ve onlardan daha fazla olduğunuzu, daha çok şeye sahip olduğunuzu ya da daha çok şey bildiğinizi saptama yoluyla benlik duygunuzu güçlendirmek olabilir. Korktuğunuz şey ise durumun bunun tersi olması, ve onların sizin benlik duygunuzu bir biçimde zayıflatmalarıdır.
Şimdiki ânı -amacınıza ulaştıracak bir araç olarak kullanmak yerine- dikkatinizin odak noktası Saptığınızda, egoyu, ve insanları amacınıza ulaştıracak bir araç olarak kullanma itilimini -başkaları pahasına kendinizi yükseltmeyi içeren o bilinçsiz itilimi- aşarsınız. Siz tüm dikkatinizi ilişkiye girdiğiniz kişiye verdiğinizde, ilişkiden-pratik meseleler hariç- geçmişi ve geleceği çıkarırsınız.Karşılaştığınız herkes ile birlikteyken tamamen orada mevcut olduğunuzda, onlar için oluşturduğunuz kavramsal kimliği -onların kim oldukları ve geçmişte ne yaptıklarıyla ilgili yorumunuzu- bırakır, ve arzu ile korkunun egosal hareketleri olmadan İlişkiye girebilirsiniz.Bunun anahtarı -uyanık dinginlik olan- dikkattir. İlişkilerinizde istemeyi ve korkmayı aşmak ne kadar harika bir şeydir. Sevgi hiçbir şey istemez ve hiçbir şeyden korkmaz.Eğer ilişkide olduğunuz kişinin geçmişi sizin geçmişiniz olsaydı, onun çektiği acıları çekmiş olsaydınız, onun bilinç düzeyi sizin bilinç düzeyiniz olsaydı, siz de tam onun gibi düşünür ve davranırdınız. Bu idrakle birlikte bağışlama, şefkat ve huzur gelir.Ego bunu İşitmek İstemez, çünkü eğer o artık tepkisel davranamaz ve kendini haklı göremezse, güç kaybedecektir.Siz Şimdi alanına gelen herkesi asil bir konuk olarak gördüğünüzde, her bir kişinin olduğu gibi olmasına izin verdiğinizde, onlar değişmeye başlarlar.' Bir başka İnsanı özü olarak tanımak için, onun hakkında
herhangi bir şey bilmeniz -onun geçmişini, yaşam öyküsünü bilmeniz- gerçekten gerekmez-. Biz hakkında bilmeyi kavramsal olmayan daha derin bir bilişle karıştırırız.Hakkında bilmek, ve bilmek tamamen farklı modellerdir. Biri form ile, diğeri ise form'suz olanla ilgilidir.Biri düşünce yoluyla, diğeri ise dinginlik yoluyla iş görür.Hakkında bilmek pratik amaçlar için yararlıdır. O düzeyde,biz onsuz yapamayız. Ancak, o ilişkilerde hâkim olan model olduğunda, çok sınırlayıcı, hatta yıkıcı hale gelir.
Düşünceler ve kavramlar insanlar arasında yapay bir bariyer, bir ayrılık yaratır. O zaman ilişki ve etkileşimleriniz Var'lıkta köklenmez, zihne-dayalı olurlar.Kavramsal bariyerler olmadığında, sevgi tüm insan ilişkilerinde doğal olarak mevcut olur.İnsan ilişki ve etkileşimlerinin çoğu sözcüklerin alışverişiyle, yani düşünce alemiyle sınırlıdır. Özellikle yakın ilişkilerinize biraz sessizlik ve dinginlik getirmeniz gereklidir. Hiçbir ilişki sessizlik ve dinginlikle birlikte gelen genişlik duygusu olmadan gelişemez. Doğada birlikte meditasyon yapın ya da sessiz bir zaman geçirin. Bir yürüyüşe çıktığınızda, ya da arabada veya evde otururken,birlikte sessizlik ve dinginlik içinde olmaktan rahat olun.Dinginlik yaratılamaz ve yaratılması da gerekmez. Sadece,zaten orada olan, ama çoğunlukla zihinsel gürültü
tarafından örtülüp gizlenen dinginliğe açık ve alıcı olun.Eğer geniş dinginlik eksikse, ilişkiye zihin hâkim olacaktır, ve o zaman ilişkiye sorunlar ve çatışma kolayca hâkim olabilir. Eğer orada dinginlik varsa, o herhangi bir şeyi, her şeyi içerebilir.Gerçekten dinlemek İlişkiye dinginlik getirmenin bir
başka yoludur. Siz birisini gerçekten dinlediğinizde, dinginlik boyutu ortaya çıkar ve ilişkinin asli bir parçası haline gelir. Ama, gerçekten dinlemek nadir görülen bir beceridir. Çoğunlukla, bir kişinin dikkatinin büyük bölümünü onun düşünceleri kaplar. Olsa olsa, o sizin sözlerinizi değerlendiriyor ya da söyleyeceği bir sonraki şeyi hazırlıyor olabilir. Ya da o kendi düşünceleri içinde kaybolmuştur ve sizi hiç dinlemiyordur.Gerçek dinleme işitsel algıyı çok aşar. O uyanık dikkatin ortaya çıkışıdır, ki bu sözcüklerin alınıp kabul edildiği bir mevcudiyet alanıdır. Sözcükler şimdi ikincil hale gelir, ikinci derecede gelir. Onlar anlamlı olabilir ya da bir anlam ifade etmeyebilir. Dinlediğiniz sözcüklerden,
ne dinlediğinizden çok daha önemli olan şey dinleme eylemidir, siz dinlerken ortaya çıkan bilinçli mevcudiyet alanıdır. O alan sizin diğer kişiyle kavramsal düşünüşün yarattığı ayırıcı bariyerler olmadan buluştuğunuz birleştirici bir farkındalık alanıdır. Ve şimdi diğer kişi artık "diğer" değildir. O alanda, siz onunla tek bir farkındalık, tek bir bilinç olarak birleşmişsinizdir.
Yakın ilişkilerinizde sık sık tekrarlanan dramlar yaşıyor musunuz? Nispeten önemsiz anlaşmazlıklar çoğu kez şiddetli tartışmalara ve duygusal acıya yol açıyor mu?
Böyle deneyimlerin kökeninde temel egosal kalıplar yatar.Haklı çıkmaya ve, elbette, diğer kişinin haksız çıkmasına ihtiyaç duyma; yani, zihinsel pozisyonlarla özdeşleşme. Bir de egonun "ben" ile "diğeri" arasındaki ayrılık duygusunu güçlendirmek için bir şeyle ya da birisiyle belli aralıklarla çatışmaya girme ihtiyacı vardır; ego bu ayrılık duygusu olmadan varlığını sürdüremez.Buna ek olarak, her insanın İçinde taşıdığı, hem o insanın kişisel geçmişinden, hem de insanlığın çok uzun bir zaman öncesine uzanan ortak acısından kaynaklanan birikmiş duygusal acı vardır. Bu "acı-bedeni" içinizde
bulunan ve ara sıra size hâkim olan bir enerji alanıdır,çünkü o beslenmek ve yenilenmek için daha fazla duygusal acı deneyimlemeye ihtiyaç duyar. O sizin düşünüşünüzü kontrol- etmeye ve onu derin bir biçimde olumsuz kılmaya çalışacaktır. O, olumsuz düşüncelerinize bayılır, çünkü bu düşünceler onun frekansıyla rezonansa girer ve böylece o onlarla beslenebilir. O ayrıca-sonuçta ortaya çıkan dramdan ve duygusal acıdan beslenmek için- size yakın olan kişilerde, özellikle partnerinizde olumsuz duygusal tepkileri de kışkırtacaktır.
Kendinizi yaşamınızda bu kadar çok mutsuzluk yaratan şeyden, bu acıyla derin bilinçsiz özdeşleşmeden nasıl kurtarabilirsiniz?
Onun farkına varın. Onun siz olmadığınızı idrak edin ve onu olduğu gibi, yani geçmişteki acı olarak tanıyın.Onun partnerinizde ya da sizde ortaya çıkışına tanık olun. Onunla bilinçsiz özdeşleşmeniz kırıldığında, onu kendi içinizde gözlemleyebildiğinizde, onu artık beslemezsiniz ve o yavaş yavaş enerji yükünü yitirecektir.İnsan ilişki ve etkileşimi cehenneme dönüşebilir. Ya da o büyük bir ruhsal uygulama olabilir.Başka bir insana bakıp ona karşı büyük bir sevgi hissettiğinizde,ya da doğadaki güzelliği izlediğinizde ve içinizdeki bir şey ona derin bir biçimde karşılık verdiğinde, bir an gözlerinizi kapatın ve içinizdeki o sevginin ya da güzelliğin -sizden, gerçek doğanızdan ayrılmaz-özünü hissedin. Dışsal form sizin içsel olarak, özünüzde olduğunuz şeyin geçici bir yansımasıdır. İşte bu yüzden, tüm dışsal formlar sizi terk edecek olsalar da, sevgi ve güzellik sizi asla terk edemez.Sizin nesneler dünyasıyla, sizi kuşatan ve her gün kullandığınız sayısız şeyle ilişkiniz nedir? Oturduğunuz sandalyeyle, kaleminizle, arabanızla, fincanınızla ilişkiniz nedir? Onlar sizin için sadece amaca ulaştıran birer
araç mı, yoksa ara sıra, kısa bir süre için de olsa onları fark ederek ve onlara dikkatinizi vererek onların varlığını onurlandırıyor musunuz? Siz nesnelere bağlandığınızda, onları kendi gözünüzdeki ve başkalarının gözündeki değerinizi yükseltmek için kullandığınızda, nesnelerle ilgili kaygı tüm yaşamınıza kolayca hâkim olabilir. Nesnelerle özdeşleştiğinizde, onları oldukları gibi takdir etmezsiniz, çünkü onlarda kendinizi aramaktasınızdır.Bir nesneyi olduğu gibi, olduğu şey olarak takdir ettiğinizde,
zihinsel projeksiyon yapmadan onun varlığını kabul ve tasdik ettiğinizde, onun varlığı için şükran duymamanız mümkün olmaz. Onun gerçekte cansız olmadığını, sadece duyularınıza böyle göründüğünü de hissedebilirsiniz. Fizikçiler moleküler düzeyde onun, gerçekten, canlılıkla titreşen bir enerji alanı olduğunu doğrulayacaklardır.
Nesneler âlemini benliksiz bir biçimde takdir ettiğinizde , çevrenizdeki dünya zihinle kavrayamayacağınız biçimlerde canlanacaktır. Bir insanla karşılaştığınızda, ne kadar kısa bir süre için
olursa olsun, ona tüm dikkatinizi vererek onun varlığını kabul ve tasdik ediyor, onu onurlandırıyor musunuz? Yoksa onu amaca ulaştıracak bir araca, sadece bir işleve ya da role mi indirgiyorsunuz?
Marketteki kasiyerle, otoparktaki görevliyle, tamirciyle, "müşteri" ile ilişkinizin niteliği nedir?
Bir dikkat ânı yeterlidir. Siz onlara bakarken ya da onları dinlerken uyanık bir dinginlik hissedersiniz –bu belki iki-üç saniye, belki daha uzun sürer. Bu, genellikle oynadığımız ve özdeşleştiğimiz rollerden daha gerçek bir şeyin ortaya çıkması için yeterlidir. Tüm roller insan zihni olan koşullanmış bilincin bir parçasıdır. Dikkat yoluyla ortaya çıkan şey koşullanmamış olandır -o sizin isminizin ve formunuzun altındaki özünüzdür. Siz artık bir senaryoyu oynamamaktasınızdır; siz gerçek olmuşsunuzdur. O boyut içinizden ortaya çıktığında, o ayrıca o boyutu diğer kişinin içinden de çekip ortaya çıkarır.
Temelde, elbette, "diğeri" yoktur, ve siz daima kendinizle karşılaşırsınız.
Eckhart Tolle - Dinginliğin Gücü
siz bir kitap kara geçin diye scannerdan Eckhart Tolle - Dinginliğin gücü kitabını tarattım.İnce bir kitap zaten 100 sayfa.Fakat son okumanız gereken kitap.ilk bunu okursanız ağır gelebilir.Çünkü ilk 3 kitapta anlatılanları bildiğinizi varsayarak yazılmış bir kitap.buradan indirebilirsiniz;
http://rapidshare.com/files/31446644...nligingucu.rar
Biz insanlar hakkında bir kanıya varmakta, bir sonuca ulaşmakta çok acele ederiz. Egosal zihin için diğer insanları etiketlemek, onlara kavramsal bir kimlik vermek,onlar hakkında ahlaki bir yargıda bulunmak doyum vericidir.Her insan belli biçimlerde düşünmeye ve davranmaya koşullanmıştır; bu hem genetiğimizden, hem de çocukluk deneyimlerimizden ve kültürel çevremizden kaynaklanan
bir koşullanmadır.insanların gerçek kimliği bu değildir, ama onlar öyle görünürler. Siz birisi hakkında bir yargıda bulunurken,o koşullanmış zihin kalıplarını onun gerçek kimliğiyle karıştırırsınız. Böyle yapmak derin bir biçimde koşullanmış ve bilinçsiz bir kalıptır. Siz o insana kavramsal bir kimlik verirsiniz, ve o sahte kimlik sadece diğer kişi için değil, sizin için de bir hapishane olur.
Yargıyı bırakmak sizin o insanların yaptıkları şeyleri görmemeniz anlamına gelmez. Bu onların davranışını bir koşullanma biçimi olarak görmeniz ve böyle kabul etmeniz anlamına gelir. Siz ondan o kişi için bir kimlik oluşturmazsınız. Bu diğer kişiyi olduğu gibi, sizi de koşullanmayla, formla, zihinle özdeşleşmekten kurtarır. O zaman ego artık sizin ilişkilerinizi yönetemez.Ego yaşamınızı yönettiği sürece, düşüncelerinizin, duygularınızın ve eylemlerinizin çoğu arzudan ve korkudan kaynaklanır. O zaman ilişkilerde siz diğer kişiden ya bir şey istersiniz ya da onun bir şeyinden korkarsınız. Sizin onlardan istediğiniz şey zevk ya da maddi kazanç,itibar, övgü ya da dikkat olabilir, veya kıyaslama ve onlardan daha fazla olduğunuzu, daha çok şeye sahip olduğunuzu ya da daha çok şey bildiğinizi saptama yoluyla benlik duygunuzu güçlendirmek olabilir. Korktuğunuz şey ise durumun bunun tersi olması, ve onların sizin benlik duygunuzu bir biçimde zayıflatmalarıdır.
Şimdiki ânı -amacınıza ulaştıracak bir araç olarak kullanmak yerine- dikkatinizin odak noktası Saptığınızda, egoyu, ve insanları amacınıza ulaştıracak bir araç olarak kullanma itilimini -başkaları pahasına kendinizi yükseltmeyi içeren o bilinçsiz itilimi- aşarsınız. Siz tüm dikkatinizi ilişkiye girdiğiniz kişiye verdiğinizde, ilişkiden-pratik meseleler hariç- geçmişi ve geleceği çıkarırsınız.Karşılaştığınız herkes ile birlikteyken tamamen orada mevcut olduğunuzda, onlar için oluşturduğunuz kavramsal kimliği -onların kim oldukları ve geçmişte ne yaptıklarıyla ilgili yorumunuzu- bırakır, ve arzu ile korkunun egosal hareketleri olmadan İlişkiye girebilirsiniz.Bunun anahtarı -uyanık dinginlik olan- dikkattir. İlişkilerinizde istemeyi ve korkmayı aşmak ne kadar harika bir şeydir. Sevgi hiçbir şey istemez ve hiçbir şeyden korkmaz.Eğer ilişkide olduğunuz kişinin geçmişi sizin geçmişiniz olsaydı, onun çektiği acıları çekmiş olsaydınız, onun bilinç düzeyi sizin bilinç düzeyiniz olsaydı, siz de tam onun gibi düşünür ve davranırdınız. Bu idrakle birlikte bağışlama, şefkat ve huzur gelir.Ego bunu İşitmek İstemez, çünkü eğer o artık tepkisel davranamaz ve kendini haklı göremezse, güç kaybedecektir.Siz Şimdi alanına gelen herkesi asil bir konuk olarak gördüğünüzde, her bir kişinin olduğu gibi olmasına izin verdiğinizde, onlar değişmeye başlarlar.' Bir başka İnsanı özü olarak tanımak için, onun hakkında
herhangi bir şey bilmeniz -onun geçmişini, yaşam öyküsünü bilmeniz- gerçekten gerekmez-. Biz hakkında bilmeyi kavramsal olmayan daha derin bir bilişle karıştırırız.Hakkında bilmek, ve bilmek tamamen farklı modellerdir. Biri form ile, diğeri ise form'suz olanla ilgilidir.Biri düşünce yoluyla, diğeri ise dinginlik yoluyla iş görür.Hakkında bilmek pratik amaçlar için yararlıdır. O düzeyde,biz onsuz yapamayız. Ancak, o ilişkilerde hâkim olan model olduğunda, çok sınırlayıcı, hatta yıkıcı hale gelir.
Düşünceler ve kavramlar insanlar arasında yapay bir bariyer, bir ayrılık yaratır. O zaman ilişki ve etkileşimleriniz Var'lıkta köklenmez, zihne-dayalı olurlar.Kavramsal bariyerler olmadığında, sevgi tüm insan ilişkilerinde doğal olarak mevcut olur.İnsan ilişki ve etkileşimlerinin çoğu sözcüklerin alışverişiyle, yani düşünce alemiyle sınırlıdır. Özellikle yakın ilişkilerinize biraz sessizlik ve dinginlik getirmeniz gereklidir. Hiçbir ilişki sessizlik ve dinginlikle birlikte gelen genişlik duygusu olmadan gelişemez. Doğada birlikte meditasyon yapın ya da sessiz bir zaman geçirin. Bir yürüyüşe çıktığınızda, ya da arabada veya evde otururken,birlikte sessizlik ve dinginlik içinde olmaktan rahat olun.Dinginlik yaratılamaz ve yaratılması da gerekmez. Sadece,zaten orada olan, ama çoğunlukla zihinsel gürültü
tarafından örtülüp gizlenen dinginliğe açık ve alıcı olun.Eğer geniş dinginlik eksikse, ilişkiye zihin hâkim olacaktır, ve o zaman ilişkiye sorunlar ve çatışma kolayca hâkim olabilir. Eğer orada dinginlik varsa, o herhangi bir şeyi, her şeyi içerebilir.Gerçekten dinlemek İlişkiye dinginlik getirmenin bir
başka yoludur. Siz birisini gerçekten dinlediğinizde, dinginlik boyutu ortaya çıkar ve ilişkinin asli bir parçası haline gelir. Ama, gerçekten dinlemek nadir görülen bir beceridir. Çoğunlukla, bir kişinin dikkatinin büyük bölümünü onun düşünceleri kaplar. Olsa olsa, o sizin sözlerinizi değerlendiriyor ya da söyleyeceği bir sonraki şeyi hazırlıyor olabilir. Ya da o kendi düşünceleri içinde kaybolmuştur ve sizi hiç dinlemiyordur.Gerçek dinleme işitsel algıyı çok aşar. O uyanık dikkatin ortaya çıkışıdır, ki bu sözcüklerin alınıp kabul edildiği bir mevcudiyet alanıdır. Sözcükler şimdi ikincil hale gelir, ikinci derecede gelir. Onlar anlamlı olabilir ya da bir anlam ifade etmeyebilir. Dinlediğiniz sözcüklerden,
ne dinlediğinizden çok daha önemli olan şey dinleme eylemidir, siz dinlerken ortaya çıkan bilinçli mevcudiyet alanıdır. O alan sizin diğer kişiyle kavramsal düşünüşün yarattığı ayırıcı bariyerler olmadan buluştuğunuz birleştirici bir farkındalık alanıdır. Ve şimdi diğer kişi artık "diğer" değildir. O alanda, siz onunla tek bir farkındalık, tek bir bilinç olarak birleşmişsinizdir.
Yakın ilişkilerinizde sık sık tekrarlanan dramlar yaşıyor musunuz? Nispeten önemsiz anlaşmazlıklar çoğu kez şiddetli tartışmalara ve duygusal acıya yol açıyor mu?
Böyle deneyimlerin kökeninde temel egosal kalıplar yatar.Haklı çıkmaya ve, elbette, diğer kişinin haksız çıkmasına ihtiyaç duyma; yani, zihinsel pozisyonlarla özdeşleşme. Bir de egonun "ben" ile "diğeri" arasındaki ayrılık duygusunu güçlendirmek için bir şeyle ya da birisiyle belli aralıklarla çatışmaya girme ihtiyacı vardır; ego bu ayrılık duygusu olmadan varlığını sürdüremez.Buna ek olarak, her insanın İçinde taşıdığı, hem o insanın kişisel geçmişinden, hem de insanlığın çok uzun bir zaman öncesine uzanan ortak acısından kaynaklanan birikmiş duygusal acı vardır. Bu "acı-bedeni" içinizde
bulunan ve ara sıra size hâkim olan bir enerji alanıdır,çünkü o beslenmek ve yenilenmek için daha fazla duygusal acı deneyimlemeye ihtiyaç duyar. O sizin düşünüşünüzü kontrol- etmeye ve onu derin bir biçimde olumsuz kılmaya çalışacaktır. O, olumsuz düşüncelerinize bayılır, çünkü bu düşünceler onun frekansıyla rezonansa girer ve böylece o onlarla beslenebilir. O ayrıca-sonuçta ortaya çıkan dramdan ve duygusal acıdan beslenmek için- size yakın olan kişilerde, özellikle partnerinizde olumsuz duygusal tepkileri de kışkırtacaktır.
Kendinizi yaşamınızda bu kadar çok mutsuzluk yaratan şeyden, bu acıyla derin bilinçsiz özdeşleşmeden nasıl kurtarabilirsiniz?
Onun farkına varın. Onun siz olmadığınızı idrak edin ve onu olduğu gibi, yani geçmişteki acı olarak tanıyın.Onun partnerinizde ya da sizde ortaya çıkışına tanık olun. Onunla bilinçsiz özdeşleşmeniz kırıldığında, onu kendi içinizde gözlemleyebildiğinizde, onu artık beslemezsiniz ve o yavaş yavaş enerji yükünü yitirecektir.İnsan ilişki ve etkileşimi cehenneme dönüşebilir. Ya da o büyük bir ruhsal uygulama olabilir.Başka bir insana bakıp ona karşı büyük bir sevgi hissettiğinizde,ya da doğadaki güzelliği izlediğinizde ve içinizdeki bir şey ona derin bir biçimde karşılık verdiğinde, bir an gözlerinizi kapatın ve içinizdeki o sevginin ya da güzelliğin -sizden, gerçek doğanızdan ayrılmaz-özünü hissedin. Dışsal form sizin içsel olarak, özünüzde olduğunuz şeyin geçici bir yansımasıdır. İşte bu yüzden, tüm dışsal formlar sizi terk edecek olsalar da, sevgi ve güzellik sizi asla terk edemez.Sizin nesneler dünyasıyla, sizi kuşatan ve her gün kullandığınız sayısız şeyle ilişkiniz nedir? Oturduğunuz sandalyeyle, kaleminizle, arabanızla, fincanınızla ilişkiniz nedir? Onlar sizin için sadece amaca ulaştıran birer
araç mı, yoksa ara sıra, kısa bir süre için de olsa onları fark ederek ve onlara dikkatinizi vererek onların varlığını onurlandırıyor musunuz? Siz nesnelere bağlandığınızda, onları kendi gözünüzdeki ve başkalarının gözündeki değerinizi yükseltmek için kullandığınızda, nesnelerle ilgili kaygı tüm yaşamınıza kolayca hâkim olabilir. Nesnelerle özdeşleştiğinizde, onları oldukları gibi takdir etmezsiniz, çünkü onlarda kendinizi aramaktasınızdır.Bir nesneyi olduğu gibi, olduğu şey olarak takdir ettiğinizde,
zihinsel projeksiyon yapmadan onun varlığını kabul ve tasdik ettiğinizde, onun varlığı için şükran duymamanız mümkün olmaz. Onun gerçekte cansız olmadığını, sadece duyularınıza böyle göründüğünü de hissedebilirsiniz. Fizikçiler moleküler düzeyde onun, gerçekten, canlılıkla titreşen bir enerji alanı olduğunu doğrulayacaklardır.
Nesneler âlemini benliksiz bir biçimde takdir ettiğinizde , çevrenizdeki dünya zihinle kavrayamayacağınız biçimlerde canlanacaktır. Bir insanla karşılaştığınızda, ne kadar kısa bir süre için
olursa olsun, ona tüm dikkatinizi vererek onun varlığını kabul ve tasdik ediyor, onu onurlandırıyor musunuz? Yoksa onu amaca ulaştıracak bir araca, sadece bir işleve ya da role mi indirgiyorsunuz?
Marketteki kasiyerle, otoparktaki görevliyle, tamirciyle, "müşteri" ile ilişkinizin niteliği nedir?
Bir dikkat ânı yeterlidir. Siz onlara bakarken ya da onları dinlerken uyanık bir dinginlik hissedersiniz –bu belki iki-üç saniye, belki daha uzun sürer. Bu, genellikle oynadığımız ve özdeşleştiğimiz rollerden daha gerçek bir şeyin ortaya çıkması için yeterlidir. Tüm roller insan zihni olan koşullanmış bilincin bir parçasıdır. Dikkat yoluyla ortaya çıkan şey koşullanmamış olandır -o sizin isminizin ve formunuzun altındaki özünüzdür. Siz artık bir senaryoyu oynamamaktasınızdır; siz gerçek olmuşsunuzdur. O boyut içinizden ortaya çıktığında, o ayrıca o boyutu diğer kişinin içinden de çekip ortaya çıkarır.
Temelde, elbette, "diğeri" yoktur, ve siz daima kendinizle karşılaşırsınız.
Eckhart Tolle - Dinginliğin Gücü
siz bir kitap kara geçin diye scannerdan Eckhart Tolle - Dinginliğin gücü kitabını tarattım.İnce bir kitap zaten 100 sayfa.Fakat son okumanız gereken kitap.ilk bunu okursanız ağır gelebilir.Çünkü ilk 3 kitapta anlatılanları bildiğinizi varsayarak yazılmış bir kitap.buradan indirebilirsiniz;
http://rapidshare.com/files/31446644...nligingucu.rar
"Cennette yaşamak üzere yaratılmıştık ve cennet bize hizmet etmek için düzenlenmişti. Sonra bir şeyler oldu ve yazgımız değiştirildi; cennetin yazgısında da bir değişiklik oldu mu, bu hiçbir yerde belirtilmiyor.." Franz Kafka
-
- Mesajlar: 974
- Kayıt: 22 May, 23:33
- Konum: Eskişehir
Re: Yeni başlayanlar için güçleri kullanma kılavuzu
Hepsi alıntıdır...(Reklam vermek istemediğim için site adını yazmama durumundayım.)
"Cennette yaşamak üzere yaratılmıştık ve cennet bize hizmet etmek için düzenlenmişti. Sonra bir şeyler oldu ve yazgımız değiştirildi; cennetin yazgısında da bir değişiklik oldu mu, bu hiçbir yerde belirtilmiyor.." Franz Kafka
Re: Yeni başlayanlar için güçleri kullanma kılavuzu
bunlari okumak biraz uzun surecek, sagol.
Re: Yeni başlayanlar için güçleri kullanma kılavuzu
bende kendim boyle bir yazi yazmayi planliyordum bunlar isime yarar
- çırak
- Mesajlar: 46
- Kayıt: 11 Şub, 00:13
Re: Yeni başlayanlar için güçleri kullanma kılavuzu
çok fena uzun..Yavaş yavaş okuruz :D
şυ ԋαყαƚƚα Ⴆιɾ ƚҽʂαԃüϝ Ⴆιɾ ԃҽ ιɱƙαɳʂıȥ ԃιყҽ Ⴆιɾşҽყ ყσƙƚυɾ..
-
- Mesajlar: 150
- Kayıt: 08 Ağu, 23:05
- Konum: Hatay
Re: Yeni başlayanlar için güçleri kullanma kılavuzu
teşekkürler . çok güzel olmuş. bu arada elinde arşiv olan varmı bu konu hakkında
bildiğim şeylerden biri hiçbir şey bilmediğim
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 10 Cevaplar
- 4035 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen NearlyPowerful
-
- 0 Cevaplar
- 1618 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Kineziegitimi
-
-
Yeni mesaj Telekinezi Yeni Başlayanlar #SıfırdanTelekinezi
gönderen Uchiha Sasuke » » forum Video ve Görseller - 5 Cevaplar
- 1270 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Uchiha Sasuke
-
-
- 2 Cevaplar
- 1975 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen ygtncr05
-
- 6 Cevaplar
- 1543 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Budray