Bir Destandır ÇANAKKALE...

Moderatör: Sai

Forum kuralları
* Forumlarda T.C. Yasalarına aykırı konu açmak ve konulara yazmaz,
* Genel ahlaka aykırı yazılar yazmak, resim-video ve çeşitli medyalar eklemek,
* Küfür ve aşağılama içeren yazılar yazmak,
* Dil, Din, Irk ve Mezhep ayrımı yapmak, kışkırtmak veya bunlara zemin oluşturmak,
* Ahlaki, Tarihi, Örfi ve Kültürel yapımıza aykırı konu başlatmak, konularda yazmak ve yayınlamak,
* Hangi nedenle olursa olsun Siyasi konularda başlık açmak, açılmışsa başlık altına yazmak; başka bir konu altında Siyasi konulara girmek, Siyasi tartışmalar başlatmak, başka konuları Siyasi tartışma malzemesi haline getirmek;
Forum ortamının sıhhati açısından Yasaktır. Bu kurallara uymayanlar hiçbir uyarı verilmeksizin Forumdan Uzaklaştırılacaklardır
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Sai
Yönetici
Yönetici
Mesajlar: 1687
Kayıt: 09 Şub, 21:42
Yaşadığınız İl: 54 Sakarya
Burcunuz: Aslan Burcu: 23 Temmuz-22 Ağustos
Cinsiyetiniz: Erkek

Bir Destandır ÇANAKKALE...

Okunmamış mesaj gönderen Sai »

Sevgili arkadaşlar bugün 18 mart, çanakkale savaşının 97. Yıl dönümu bu gun o kadar önemli ki bizim için dedelerimizin nasıl bir yoklukla savaşı kazandığını sizlere aktarmaya çalisacağım.

Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü...

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Çanakkalede ecdadımızın nasıl sıkıntı çektiğini ne yediğini ve Allahu tealanın nasıl ecdadımıza yardım ettiğinin kanıtı olarak size bazı hikayeler sunacağım belki çok duydunuz ama olsun tekrar tekrar kazınsın bu kulaklarınıza...

Biz evde 2-3 çeşit yemek beğenmezken onlar neler mi yiyorlardı

Resim

BULUTUN KORUMASI


Menkıbelerde bir başka mucizevî yardım da bir İngiliz Alayının bulutların içinde kayboluşu biçimindedir. Olay şu şekilde anlatılmaktadır;

“ O gün Kraliyet Alayı taze kuvvetlerle bu saldırıda görev aldı. Sağ cenahta yer alan bu alay, daha az bir mukavemetle karşılaştığı için hızla ilerlemeye başlamıştı. Alay, Azmak Deresi’ nin kuru yatağını geçmiş, Kayacık Ağrılı mevkiinden Damakçı Bayırı’na doğru yürüyordu. Karşılarında küçük bir tepe vardı. Tepenin üzerinde garip, soluk renkte bir bulut durmaktaydı.alay, sol taraftaki Ağıl Dere’ ye inmeden tepeye doğru ilerledi ve bulutun içine girip kayboldular. Yâni alanda askerlerin Mestan Tepe’ den şaşkın bakışları arasında 7-8 değişik bulutla daha birleşerek Trakya istikametine doğru uçup gittiler. Orada bulunan 267 İngiliz askerinden hiçbirinin izine bir daha rastlanamamıştır.”



ŞEHİTLER ALAYI

Anzak Kolordusu kuvvetlerine karşı koyan 27. Alay’ın birliklerine takviye olarak gelen 57. Alay’ın iki Taburu da şehit olur. Fakat taarruz halinde olan Anzak kuvvetlerini durdururlar. Taarruz halinde olan çarpışmalar, siper muharebelerine dönmüş ve gece olmuştur. Son kalan taburu ile ertesi sabah için hücum emri olan 57. Alay komutanı şu anda mezarının bulunduğu Bomba sırtı güney eteklerinden aşağıya baktığında o sisli Nisan sabahı arazide yayılmış küme küme beyazlıklar görür tabur komutanını çağırarak sorar.

“Bunlar Ne?”

“Komutanım, onlar fecre az bir zaman kala emriniz ile hücuma geçecek erlerimizin iç çamaşırlarıdır.”

“Her bir vatan evladı şehit olmak için yıkanmış, temiz çamaşırlarını giymiş belki yaralı dönersek yıkayıp çalılıklara serdiklerimizle değiştiririz ümidi o kahramanlarımıza nasip olmamış (su taşıyan) erinden Alay komutanına kadar her biri şehitlik mertebesine ererek tarihe şehitler alayı olarak geçmiştir.”

Yarbay Hasan Bey ve Köpeği Canberk

Çanakkale’de 17. Alay Komutanı Yarbay Hasan Bey, askerleriyle birlikte ilerliyordu.. Ve bu vaziyette Kilitbahir köyünün ortasındaki meydan çeşmesine kadar geldiler.. Çeşmenin önündeki Hasan Beyin dikkatini birşey çekmişti.. Üzeri yara bere içerisinde ve tüyleri dökülmüş bir köpek su içmek için çeşmeye yanaşmaya çalışıyor, onun bu perişan halini görenler taş atarak köpeği çeşmeden kovuyorlardı.. Hasan Bey bu duruma çok üzüldü, atından indi köpeğin üzerindeki yaralara aldırmadan onu kucağına aldı ve çeşmenin yanına götürdü.. Hayvana su içirdi, yaralarını temizledi. Ardından karnını doyurdu ve köpeği alarak yoluna devam etti. O günden sonra köpeği yanından ayırmadı Hasan Bey! Adını da Canberk koymuştu. Canberk kısa zamanda tüm Mehmetçiklerin dostu olmuştu. Türk askerleriyle siperden sipere atlıyor!.. Tüyleri yeniden çıkmış, yaraları ise tamamen iyileşmişti. Askerler soruyorlardı Hasan Bey’e; “Komutanım, bu köpeğe neden bu kadar alaka gösteriyorsunuz?” El cevap; “Yüce Allah’ın Kıyamette bu köpeğe neden merhamet etmedin, demesinden korkuyorum!” İşte Hasan Bey böylesine imami kamil biriydi.

Bölgedeki savaş olanca şiddetiyle sürüyordu. Yine siper savaşlarının birinde tarih 11 Temmuz’u gösteriyordu ve bizim Mehmetler, Fransızları püskürtmüşlerdi! Savaş alanı Fransız askerlerinin cesetleriyle doluydu.. Ama biz de zayiat vermiştik.. Mehmetçiklerimiz bir yandan ölen arkadaşlarının defin işleriyle uğraşıyor, diğer yandan ise yaralılara yardım ediyorlardı. Hasan Yarbay’da olayın tam ortasında askerledine direktifler veriyordu. O sırada bir Fransız askerinin yerde kıpırdadığını gördü! Askerin yaralı olduğunu düşündü. Yardım etmek için Fransız askerin üzerine eğildi ki, ölü taklidi yapan asker, sakladığı hançeri Hasan Bey’in göğsüne sapladı. Hasan Bey bir anda sarsıldı ve yere yığıldı. Yarasından oluk gibi kan akıyordu. Herşey aniden olup bitmişti. Yanına koşup gelen askerlerine fısıltı halinde şu sözleri söyledi; “Allah şahidimdir ki, bu Fransız’a iyilik etmek için yaklaştım!”

O an uzaklardan acı bir havlama sesi duyuldu. Canberk olanca hızıyla koşup koşup geldi ve velinimetinin yanına çöktü. Sahibinin ellerini yalıyor, adeta kalkması için yalvarıyordu... Derken, Kur’an okumak için “alay imamı” da geldi Hasan Beyi’in yanına! Hasan Bey; “Lâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil azim” duasını 33 kere okumasını söyledi alay imamına!... İmam duayı okurken Hasan Bey de tekrar ediyordu. Artık Yarbay Hasan Bey’in gözleri buğulanmış, çehresi solmaya başlamıştı.. Birden, silkinir gibi oldu ve yanındakilere; “beni ayağa kaldırınız” dedi. Askerleri onu yavaşça ayağa kaldırdılar. Üstü başı kan içinde olan ve son anlarını yaşayan Yarbay Hasan Bey; “Lâ ilâhe İllallah Muhammedün Rasulallah” dedi. Yüzünde derin bir tebessüm oluşmuştu... Ve ardından saygılı bir biçimde sözlerine devam etti. “NİYE ZAHMET BUYURDUNUZ YA RESULALLAH" ve olduğu yere yığılarak ruhunu teslım etmiştir.Bunun gören mehmetçıkler yarbayın ustune turk bayragını orterler.Köpeği canberk te bayragın altına yarbay Hasan'nın ayak ucuna yatar ve bı sure sonra askerler yarbay hasan'ı defnetmek için gelirler bayrağı kaldırdıklarında kopegi canberki kaldırmak ısterler ama bır turlu bunu basaramazlar aradan bıraz zaman gectıkten sonra canberk te olür.Yarbay Hasan' defnettıkten sonra köpeği canberk'i de ayak ucuna defnederler.....

Peygamberimiz Çanakkalede...


1915 yılının hac mevsimi idi. Her hac mevsiminde olduğu gibi, dört bir yandan mü'minler geliyordu, bu gelenlerin içinde Hindistan ulemâsından, âlim, zahit, keşfi açık gerçek bir Allah dostu da bulunuyordu. Bu Allah dostu ile sizinle olduğu gibi yakınlık oluştu, sohbetine katıldık. O kadar güzel sohbetleri oluyordu ki, kendi ağlıyordu, dinleyenleri de ağlatıyordu. O zamanlar Osmanlı'nın çok sıkıntıda olduğu zamanlardı, ehl–i küffar, İslâm'a karşı saldırıya geçmiş, Payitahtta Çanakkale Boğazı'nda büyük savaş oluyordu.

Hindistanlı âlimde bir şey dikkatimi çekmişti, sohbetlerinde ağlıyor, namazlarında ağlıyor, yolda yürürken bile gözünden yaş eksik olmuyordu. Ağlamadığı zamanlar bile devamlı hüzünlü idi. Merakım artıkça artı ve bir gün kendisine bunun sebebini sordum:

"Efendi! Bu mübarek yerdesin, gözün gönlün açılacağı yerde devamlı ağlıyorsun, ağlamadığın zamanlarda yüzünde hüzün var, bunun sebebi, hikmeti nedir?" Beni yayına oturttu, gözlerindeki yaş damlaları daha da hızlanarak akmaya başladı. Sonra yaşlarını sildikten sonra bana dedi ki:

"Ben uzun yılların hasreti ile çok uzaklardan buralara geldim. Ben Kâinatın Efendisi'nin kokusunu, ruhaniyetini Hindistan'dan alırdım. Şimdi buralara geldim, Efendimin kabr–i şerifi başındayım, ama Hindistan'da aldığım feyiz ve nuranîliği burada bulamadım. Bu ne hâldir diye düşünüyorum, acaba bir günah mı işledim, bir suçum mu var? Efendim benim üzerimden himmetini çekti mi? Ya da Efendim, burada değil, burada olsa onu hisseder, onun ruhaniyetinden bereketlenirdim. Bu hâl beni perişan etti… Ağlamamın sebebi budur."

Türbedar bu Allah dostunu dikkatle dinledi, ancak o da bu işe ne bir yorum getirebildi, ne de bir şey diyebildi. Ancak nur yüzlü türbedarın da kafası karışmıştı. Bu Hindistanlı âlimin, yalan söyleme, abartı yapma gibi bir durumu söz konusunu değildi. Son derece samimî bir hâl içindedir. Hindistanlı âlimin söylediklerine yabancı değildi. Her hac mevsiminde değişik bölgelerden gelen Allah dostları ile karşılaşır, onları Allah Resûlü'nün ruhaniyeti ile nasıl bağlantılar kurduklarını bilirdi. Bu Hindli âlim de onlardan biri idi, türbedarın bunda zerre şüphesi yoktu. Peki, bu âlimin söyledikleri nasıl açıklanacaktı?

Yaşlı türbedar gündüz dinlediklerinin etkisinde kalmıştı, gece yatağına yattığında da kafasındaki soru işaretleri gitmemişti.

Sabah namazına kalkmadan önce türbedar bir rüya görür. Rüyasında Kâinatın Efendisini görür. Nur yüzlü türbedar, edebinden Efendimize bir şey soramaz. Dün yaşananlar aklına gelir, bir şey diyemez. Türbedarın düşüncelerine Kâinatın Efendisi cevap verir:

"O kardeşimin hissettiği doğrudur. Ben her zamanki makamımda değilim, Ben Çanakkale'deyim… Çok zor durumda bulunan kardeşlerimi yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı. Onlara yardım ediyorum…"


Yetiş ya Muhammed Kur-an’ın elden gidiyor!

Çanakkale en zorlu günlerinden birini geçiriyor. Küffar ordusunun askerleri ilk defa karaya ayak basmıştır, ellerindeki üstün silah ve teçhizatla saldırıya geçerler. O zamanlar Osmanlı'nın müttefiki olan Almanya ordusuna mensup bazı subaylar da cephede bulunmaktadır. Şimdi bu subaylardan birine kulak verelim.

Alman Subay Sanders anlatıyor:

Çok dehşetli bir saldırı karşısında kalmıştık. Karaya çıkan İngiliz askerlerini gemiden top atışları ve makineli tüfekler destekliyordu. Bulunduğumuz siperlerden değil hareket etmek, en küçük bir hareket belirtisi bile onlarca mermiyi hemen o hareket noktasına çekiyordu.
Mevzilerden elini kaldıranın eli, miğferini kaldıranın miğferi parçalanıyordu. Böyle bir sağanak altında çaresizlik içinde beklemekten başka bir şey yapamıyorduk.

Bu şekilde ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Birden bulunduğum yerden yaklaşık on beş metre uzağımızdan korkunç bir ses geldi. Sesle birlikte bir Türk askeri siperden kalktı, düşmana doğru koşmaya başladı. Hem koşuyor hem kollarını sağa sola sallıyor, hem de sesi çıktığı kadar bağırıyordu. Yanımda bulunan tercümanıma dedim ki:

–Şu koşan asker ne diyor?

–Komutanım! "Yetiş ya Muhammed Kitabın elden gidiyor!" diye bağırıyor.

Böyle bir manzarayı tarih görmemiştir. Asker sanki üzüm toplar gibi düşman mermilerini elleriyle topluyordu. Onu gören diğer askerler de siperlerinden hareketlendi ve o anda çok çetin bir savaş başladı. Kısa zaman sonra karaya çıkan İngiliz birliğinden geriye yerde yatan asker cesetlerinden başka bir şey görünmüyordu...




Evet arkadaşlar daha nice 100 lerce mucizeler...

İste ecdadın vatan sevgisi işte iste ecdadın din sevgisi... Biz bu ruhla yaşıyormuyuz arkadaşlar ? Bu cennet vatanını bize bırakan şehitlerimize bol dualar edelim arkadaşlar

Çanakkale savaşını görmeyen ve görmediği halde o ruh şiir yazan milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy un şiiri ile bitirmek istiyorum...

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

MEHMET AKİF ERSOY

http://www.izlesene.com/video/heredot-c ... ri/1122610

Kullanıcı avatarı
Sai
Yönetici
Yönetici
Mesajlar: 1687
Kayıt: 09 Şub, 21:42
Yaşadığınız İl: 54 Sakarya
Burcunuz: Aslan Burcu: 23 Temmuz-22 Ağustos
Cinsiyetiniz: Erkek

Re: Bir Destandır ÇANAKKALE...

Okunmamış mesaj gönderen Sai »

Çanakkale belgeselini http://video.google.com/videoplay?docid ... 5274495631 burdan izleyebilirsiniz
Kullanıcı avatarı
Sai
Yönetici
Yönetici
Mesajlar: 1687
Kayıt: 09 Şub, 21:42
Yaşadığınız İl: 54 Sakarya
Burcunuz: Aslan Burcu: 23 Temmuz-22 Ağustos
Cinsiyetiniz: Erkek

Re: Bir Destandır ÇANAKKALE...

Okunmamış mesaj gönderen Sai »

çanakkale zaferiniz kutlu olsun arkadaşlar 1 fatiha yı çok görmeyelim.
Uchiha Sasuke

Re: Bir Destandır ÇANAKKALE...

Okunmamış mesaj gönderen Uchiha Sasuke »

Seninde Sizinde çanakkale zaferiniz kutlu olsun arkadaşlar.
o 250 bin değilde 600 bin civarı değilmiydi hocalarda 1milyon felan diyorlarda :)
Kullanıcı avatarı
Sai
Yönetici
Yönetici
Mesajlar: 1687
Kayıt: 09 Şub, 21:42
Yaşadığınız İl: 54 Sakarya
Burcunuz: Aslan Burcu: 23 Temmuz-22 Ağustos
Cinsiyetiniz: Erkek

Re: Bir Destandır ÇANAKKALE...

Okunmamış mesaj gönderen Sai »

toplam o kadar olması lazım en azından resmi rakam o kadar benim bildiğim

Kullanıcı avatarı
ozzzyyy
telekinezi.com.tr Yöneticisi
telekinezi.com.tr Yöneticisi
Mesajlar: 556
Kayıt: 08 Şub, 16:30
Yaşadığınız İl: 34 İstanbul
Burcunuz: İkizler Burcu: 22 Mayıs-22 Haziran
Cinsiyetiniz: Erkek
Konum: Yönetici

Re: Bir Destandır ÇANAKKALE...

Okunmamış mesaj gönderen ozzzyyy »

Uzun bir süredir forumda açılmış en işe yarar, en anlamlı ve en güzel konu bu bence. Teşekkürler Sai...
Uchiha Sasuke

Re: Bir Destandır ÇANAKKALE...

Okunmamış mesaj gönderen Uchiha Sasuke »

18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi'nin 99. Yıl Dönümü nü hatırlatalım.
Bizim için gelecek için İslam için canını ortaya koyarak savaşan şehitlerimize gazilerimize fatihaları duaları esirgemeyelim dostlar..

Cevapla

“Tarih” sayfasına dön