İnanç ile gündelik, sıradan hayatta alışkın olmadığımız pek çok şeyin gerçekleşebileceği inancı aslında oldukça kadim zamanlara kadar gitmektedir. Kadim dünyada kişinin inanç ve hayal dünyası ile fiziksel gerçeklik dünyasının varlığın birbirleriyle organik ilişki içinde olan çeşitli katmanları olduğu kabul edilmekteydi oysa bu anlayış Avrupa'daki felsefi ve bilimsel değişimler neticesinde önce Ruh dünyasının yadsınması daha sonra da Zihin ile Madde arasında derin bir uçurum koyulmasıyla neredeyse kaybolmaya yüztuttu.
Ancak farklı dinlerin peygamberleri, veli ve azizleri inancın muhteşem gücü hakkında sözler, deyişler sunmuşlar ve inananlar veya en azından dindar kimseler de bunun gerçekliğinden asla şüphe etmemişlerdi. Örneğin İsa peygamber denizdeki kasırgayı istekleriyle durduramamalarını havarilerin yetersiz inancına bağlamış ve onları azarlamıştı.
İslam tasavvufunda Muhyiddin Arabi hayalin yaratıcı gücü olduğunu apaçık bir şekilde belirtmiştir. Arabi insan-ı kâmil ile ilgili izahlarında onun bütün ruhani enerjisini yoğunlaştırarak (ki buna himmet adını vermektedir) herhangi bir nesneye tesir edebileceğini hatta mevcut olmayan bir nesneyi dahi varlığa büründürebileceğini ifade eder.
Arabi'nin varlık görüşünde Varlık alemi beş katmandan oluşmaktadır. Hisler Alemi, Misâl Alemi (hayalin denk düştüğü alem budur), Ruhlar Alemi, Müteal Akıllar Alemi, Zat Alemi. Her insan kendi hayal aleminde bir şeyi var kılabilir ancak İnsan-ı Kâmil veya Arif hayalinde var olan şeyi himmeti yani ruhani gücüyle zihninin dışına yansıtabilir.
Ancak arifin gerçekte mevcut olmayan bir şeyi varlığa büründürmesi ile Tanrı'nın birşeye mevcudiyet vermesi arasındaki derin fark arifin varlık verdiği şeyin onun himmeti sürecinde mevcudiyetini koruması ve sonra kaybolmasıdır. Ayrıca arif himmet kuvvetinin kendisinin kuvveti değil sadece Tanrı'nın kuvveti ve onun Kaviyy isminin tecellisi olduğunu bilir ve bu marifeti onu kendi isteğiyle himmet gücünü kullanmaktan sakındırır.
Tibet Budizminde lamaların eğitimlerinde de benzeri şekilde hayaldeki bir varlığa his dünyasında gerçeklik kazandırılmaya çalışılır. Tibet'in o dönemde yabancıların girmesinin yasak olduğu Lhasa'ya giren ilk Batılı olan ve lamalar arasında bir süre kalarak çalışmalarını gözlemleyen Alexandra David-Neel de eserinde öğrencilerin inzivaya kapanıp Yidam'ını (koruyucu yarı-tanrı) günde bir öğün yedikleri yemek ve uyku haricinde hayal etmeye devam etmesi ve belirli mistik deyişlerin tekrarlamasıyla fiziksel dünyada varlık kazandırması ve hatta onun ayaklarına temas etmesi istenir.
Yaratılan ve tulpa denilen bu varlıkların eğer onları meydana getiren kişinin belirli bir zihinsel ve ruhsal aydınlanma derecesine ulaşmamış olması durumunda tehlikeli olacağı uyarısını yapan Neel'in kendisi de belirli ayin ve konsantrasyonları uygulayarak bir Tulpa gerçekleştirdiği söyler.
(Konumuz alıntıdır faydalı ve bilgilendirici olması dileğiyle)
İyi forumlar
Din-Mistik Hayat Ve Telekinezi
- FavoLe
- Mesajlar: 15
- Kayıt: 25 May, 16:15
- Yaşadığınız İl: 6 Ankara
Din-Mistik Hayat Ve Telekinezi
Hayallerin Ötesinde
- sebep
- Mesajlar: 27
- Kayıt: 19 Haz, 14:46
- Yaşadığınız İl: 18 Çankırı
- Burcunuz: İkizler Burcu: 22 Mayıs-22 Haziran
- Cinsiyetiniz: Kadın
Re: Din-Mistik Hayat Ve Telekinezi
hisler alemi misal alemi ruhlar alemi
günümüzdeki mistik ve parapsikoloji anlayışı gibi aslında. Eksik parça ruhla ilgili olan kısım.
Güzel bir konu güzel bir yazı teşekkürler
günümüzdeki mistik ve parapsikoloji anlayışı gibi aslında. Eksik parça ruhla ilgili olan kısım.
Güzel bir konu güzel bir yazı teşekkürler
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj