Varlık, bir olayda kendi iç yaşamının belirtisi olan bir noktanın ya da bütünün izini, dış dünyanın bir nesnesi veya kişisi üzerine yansıtır.
Yansıtmanın önemi, algının önemi ile eşdeğerdedir. Bilinçaltından gelen impulslar yansımalardır. Bunları varlık değil, bilinçaltı yansıtır.
Varlık dünya ile iki şekilde ilişki halindedir: Yansıtma ve Algı.
Ters yönde işleyen bu iki bağın, birbirinden önem ve yorumlama konusunda hemen hemen hiç farkı yoktur. Yansıtma; algıyı yönlendirir, değiştirir, bambaşka bir duruma sokar, hatta yerini bile alır. Buradaki yansıtma varlığın aldığı tesiri (algıyı) realitesine göre yönlendirmesidir. Aslını değil, anladığını yansıtır. Bazen gerçek tesirin bambaşka bir hüviyet aldığı da gözlenebilir. Çünkü araya benliklerini sokmuş ve tesirin aslını çarpıtmıştır.
Bu yansıtmalar son derece önemli, olabildiğince etkili ve çoğu kez yıkıcı olup, bilinçaltında yer alırlar. Basit bir fenomeni, nesneyi, olguyu, fonksiyonu, tesiri yansıtmak suretiyle yücelten bilinç, gündelik yaşamda gerçekle yüz yüze gelmek zorunda kalındığında, o yüceltilen şeyin anlamsız ve basit bir tesirden başka bir şey olmadığının ortaya çıkmasıyla, o güzelim düşünün yok olduğunu görür ve bu düş kırıklığının sorumluluğunu ona yükler. Kendisine de, yansıtmalarına ve kendine çatmaktan başka yapacak iş kalmaz.
“Evet, beni gönlünüze göre görüyorsunuz, ama gördüğünüz kendinizden başkası değil.”
İç yansıtma demek, imajinasyonumuzun otomatik çalışması demektir.
İsteklerimizin karşısında durmak gerekmektedir. Örneğin bir şeyhin çevresindeki kişilerin belli şartlandırmalarla şeyhi kendi istedikleri gibi görmeleri, şartlanma ile görmeleri, gerçek dışı görmeleridir.
Ruhun bilinçli işlemesi ile bilinç dışı işlemesi arasında yalnızca tek fark vardır: bilinç, yoğunluğuna ve merkezileşmesine karşın bir anlıktır, belli bir "an"a ve kendi çevresine elverişlidir. Yapısı nedeni ile, bireysel deneyim araçlarından başka bir şey içermez. Geçmişe dönüş gücü ise, birkaç on yılı geçmez. Belleği uydurmadır ve basılı kağıtlardan oluşmadır.
Blinçaltı ise, oldukça farklıdır. Yoğunluğu ve merkezileşmesi yoktur. Çok kapsamlıdır, çok yönlüdür, bu yüzden merkezileştiremezsin. Yani odaklayıp şu şudur, diyemezsin. İç karanlıklara derece derece ulaşır, sonsuz bir genişlik elde eder. Birbirine benzemez, bir küme öğeyi yanyana kapsar.
Yücelik algılarının belirsiz yığını ondadır. Atalarının, enkarnasyonlarının, yaşamı boyunca oluşmuş katmanlaşmaların olağanüstü gömüsü de ondadır.
Bilinçaltı kişileşebilseydi, erkek ile kadının, yaşlı ile gencin, doğum ile ölümün sınırında yaşayan bütünsel bir canlının çizgilerini taşır, hemen hemen ölümsüzlüğe yakın bir biçimde bir iki milyon yıllık insan deneyimleriyle dopdolu olurdu. Zamanın akıcılığı üstünde, hiçbir şeye karşı çıkmadan gezinir dururdu (Muktedirler)
Yüzyıllık imajları görür, ölçüsüz deneyinin yardımlarıyla, tartışılmaz sonuçlara ulaşan Tanrısal yanıtlar verirdi. Çünkü bireyin, ailesinin, oymağının, halklarının yaşamlarını defalarca yaşamış olacak ve kuruluşun, oluşumun, çöküşün ritmini canlı bir duygu gibi bilebilecektir.
BİLİNÇALTI
Bilinçaltı, bilincin kıyılarına bir yığın şey bırakır. Bunları bilinçaltı olarak adlandırdığımızda ancak kaynaklarını belirtmiş oluruz. Bilincinde olduğumuz her şey, bilinç aracılığı ile doğal olarak ben'e katılır. Bilinçaltı ile ilişkimiz dolaylıdır. Bilinçaltı tamamı ile bize yabancıdır. Ürünleri bilinç aracılığı ile, bilinç terimleri ile açıklanır.
Bilinçaltı ürünlerinin özel niteliğinin ne olduğunu araştıracaksak, bilinçsel uyanıklığı rikkat (hassas dikkat) haline dönüştürmek ve hiç elden kaçırmamak gerekir.
Bilinç, sürekli değildir. Bilinç kesikli, kopuk kopuktur. Nedeni ise mekanda gerçekleşen bir fenomenin aynı anda bizde bir imaj yaratması ve böylece bilince girmesi oluyor. O halde fenomenlerin vibrasyonel seviyesi, imajların seviyesini belirliyor.
Fenomenler olmaksızın, imajlarımızda ortaya çıkanlar, bilincin önemsiz kırıntılarından başka bir şey değildir.
Bilinçaltına gelince;
Değişmez, dural bir niteliktir. Kesiksizdir, sürekliliği durmuş, oturmuştur. Ruh varlığının tüm emeğinin ürünlerinin depolandığı, astral meksefenin (bilgilerin kayıt merkezi) bilince en yakın olan kontakt halinde bulunan departmanıdır. Bilinçaltı, bilinçten sonra ruha doğru kademeleşmiş yolun basamaklaşmış, derecelenmiş meksefesidir.
BİLİNÇALTININ ANALİZİ
Bilinçaltı ve fenomenlerini üç , grupta inceleyeceğiz:
1- Anlaşılır Bilinçaltı Fenomenleri:
Bilinçaltı fenomenleri, önemi olmasa bile, bilincine varabileceğimiz özlerden oluşur. Örneğin bir engelleme ile karşılaşmasak bile vücudumuzun mekandaki durumunun, hareketlerimizin, yüzümüzdeki belirtilerin tam olarak bilincinde değilizdir. Tüm yaşam bilinçsizce gerçekleşen bir yığın şeyden oluşur.
Örneğin, bugün size kaç kişi ile karşılaştığınızı sorsam, bana kesin bir yanıt veremezsiniz. Akan zamanın farkında olamazsınız. Zaman içinde yönelme, bilinçaltı sürekliliğini ortaya koyar. Sonuç; otomatik sistemi, somatik ve psikolojik düzeyde düzenleyen kalıtımsal ve yeteneksel program doğrultusunda, koşullara uyum sağlayan bilinçaltı fenomenleridir (düşünmeden yapılan davranışlar; yani bilinçaltının otomatik olarak yaptırdığı olaylar).
Bunlar ilk olarak kendini hatırlamada kontrol edilmesi gereken fenomenlerdir. Ufak tefek ıstırapları, şokları kendi kendine uygulamak gerekir (oruç ve benzerleri gibi). Konsantrasyon ve meditasyon, bilinçaltının ilk kıyılarına müdahale yöntemleridir. Hayatın otomatizmasını sağlayan en büyük dişli bunlardır, bunların kırılması gerekir.
2- Dolaylı Anlaşılır Bilinçaltı Fenomenleri:
Dolaylı anlaşılan bilinçaltı fenomenleri daha da inatçıdır. Geçmiş hayatlarda eksik kalan ve spatyumda planlanan tecrübelerin yaptırımı için karmik imajlar üretir. Bunun malzemesi eski anılardır; yarım kalmış ve bulanık bu anıların çözülmesi, ayrışması için bilince projeksiyon gerekir.
Bilinç potasına projekte edilen bu anılar, günler, aylar ve yıllarca bir takım benlikleri ayakta tutan imajlar yığınını oluşturur ve hayat içinde difizyona (çözülmeye) uğrar.
3- Derin Bilinçaltı Fenomenleri:
Bu safhanın bilinçle bir ilişkisi yoktur. Ruh varlığının öz bilgisinin madde kainatına sızdığı ve yakın bilinçaltı tarafından çözülüp bir takım yasalar halinde tezahür etmesi durumudur. Direkt RİM'in(Ruhsal İdare Mekanizması) kontrolünde olan bir kısımdır ve hiyerarşik sistemin bir tahtında oturur, yakın bilinçaltı vasıtası ile bilince transfer edilir.
Bilinç, bir tür çevreye dönük algılama ve yönelme organı gibidir. Son derece karmaşık verilerin, duyumların birikimi, yoğunlaşması, bilinci aşan işlemsel boyutlara varması sonucu; bilinçaltı, yakın bilinçaltı ve derin bilinçaltı fenomenlerini doğurur. Varlık dünyaya doğarken, bilinçaltında arşetiplerle doğar. Arşetipler, belli bir enerji düzeyini ifade ederler.
ALINTI
Bilinçaltının İdraki
Moderatör: Sai
- caryes
- Yönetici
- Mesajlar: 820
- Kayıt: 25 Ağu, 14:16
- Yaşadığınız İl: 34 İstanbul
- Burcunuz: Kova Burcu: 22 Ocak-19 Şubat
- Cinsiyetiniz: Kadın
- Konum: yönetici
-
- Mesajlar: 513
- Kayıt: 15 Tem, 22:28
- Yaşadığınız İl: 6 Ankara
- Burcunuz: Oğlak Burcu: 22 Aralık-21 Ocak
- Cinsiyetiniz: Erkek
- Konum: Ankara
- İletişim:
Re: Bilinçaltının İdraki
gözlerim çookk yorgun olduğu için okyamadım.. ama en kısa okuyacağım.. Teşekkürler ;)
[i]İGLOTUS PARAPSİKOLOJİ VE SEMİNER TOPLULUĞU[/i]
Parapsikoloji TÜRKİYE: www.facebook.com/groups/telekinezzi
Skype: the.ultimate06
GSM: 554 982 3654
Ankara buluşmaları ve daha birçok şey için Parapsikoloji TÜRKİYE Facebook sayfasına bekleriz.
Parapsikoloji TÜRKİYE: www.facebook.com/groups/telekinezzi
Skype: the.ultimate06
GSM: 554 982 3654
Ankara buluşmaları ve daha birçok şey için Parapsikoloji TÜRKİYE Facebook sayfasına bekleriz.